AKVARYUM GÜNCESİ...
Çok değil, bundan bir kaç ay öncesine kadar hiç böyle dertlerim
yoktu. 50 litrelik hazır alınmış bir akvaryumumdaki 5 japon balığımla çok
mutluyduk. Hatta isimleri bile vardı. Hiç bir talepleri de yoktu benden. Sabah
akşam biraz yem atar, aklıma geldikçe de arada sırada su değiştirirdim.
Kum olarak en ucuzundan bitki kırığı, dekor olarak da hiç bir
bitkide göremeyeceğiniz mor ve pembe tonlarıyla boyalı plastik bitkilerim
vardı.
Japonlarım çok formdaydı. Hatta gençliğimde lepistes, plati, kılıç
bile yetiştirmişliğim ve dahi üretmişliğim bile vardı. Dediğim gibi çok mutlu
bir akvaryumcuydum. Eşim ve kızım akvaryum hakkındaki bilgime hayrandı.
Ta ki bu foruma üye olana kadar...
Bir süre sadece resimli konuları gezdim. Teksas Tom Miks okur gibi.
Resimlere bakıp altındaki yazıları okudum. ( Aklıma gelmişken, o güzelim
tanklarınızı tanıtım bölümlerine koyuyordunuz ya. Hatta bir de bitkili tank
yarışmalarınız var. Gıcık oluyordum o tankları gördükçe. Hiç olmadık bir
zamanda tankınızın başına bir iş geldiyse benden bilin. Kesin nazarım
dokunmuştur.)
Neyse, forum yetmezmiş gibi bir de ADİST diye bir grubun sayfası
ve üstüne de International Aquatic Plants Layout Contest sonuçlarını ve oradaki
tablo gibi tankları görünce geceleri uyuyamaz oldum. Rüyalarımda, yaptıracağım
akvaryumun boyutlarıyla ve içinin dizaynıyla uğraşıyordum.
İyi de evde bir tane akvaryum var zaten, hanıma nasıl söyleyeceğiz
ikinci akvaryumu? Hayatta kabul etmez.
Mecburen, çaresizliğin verdiği ve bana tuzluya patlayan parlak fikrimle eşime
uzun zamandır beğendiği ama pahalı olduğu için almadığı dikiş makinesini alması
gerektiğini söyledim. Şimdi değil de ne zaman yapacaktık arzu ettiklerimizi,
iyice yaşlanınca mı?
Tabi strateji tuttu. Şimdi sıra akvaryumun boyutlarına gelmişti. Ben
en mükemmel dikdörtgeni istediğim için altın orana uygun olsun istiyordum. Eşim
uzunluğu
Küçük bir akvaryum, ben onu yaptırana kadar önce büyüdü, sonra
extra clear camlarla daha da bir pahalılaştı doğal olarak. Ücreti nakit
ödeyerek meblağın extrede görünmesini de engelledim. Söylediğim yarı fiyatın
bile çok olduğunu düşünen eşime doğru söyleyerek üzmek doğru olmayacağından
bunu kendime sakladım.
Ama akvaryumu eve getirdiğimde eşim bile beğendi. Gerçi onun salondaki
yemek takımının üstüne koymuş olmamdan kaynaklanan hoşnutsuzluğu yüzünden bunu
hiç itiraf etmedi ama ondokuz yıllık eşimin tanka attığı kaçamak bakışlarından
beğendiğini anladım. Tabi tankımı doldurduğumda yemek takımının bu ağırlığa
dayanıp dayanmayacağını düşünüyor da olabilirdi.
Akvaryum o kadar güzeldi ki, dizaynla bunu berbat edebileceğim
düşüncesi geceleri uykumu kaçırıyordu. Diğer akvaryum gibi iç filtre olmazdı
buna. Görünürdü ve bu görüntüyü, görüntü de beni bozardı. Daha o zaman başıma
gelecekleri anlamalıydım ama gözüm kararmıştı bir kere. Başladım forumdaki dış
filtre ile ilgili yazıları okumaya. Sonunda günlerce araştırmanın ardından
Eheim 2213 de karar kıldım.
İyi de harca harca bitmiyor. İyi bir ısıtıcı gerek. Öyle
basitinden olmaz. Suya tamamen güvenle batırıp bir şeylerin arkasına
saklayabilmeliyim. Aklıma tankın sol tarafına ( orası oturduğumuz ve tankı
göreceğimiz yere göre en uzak köşe.) bir kayalık yapıp bu kayalığın arkasında
saklamak gibi dahiyane bir fikir geldi. İyi de kayam yok ki...
Hemen pet shopları gezmeye başladım. Allah'ın taşına para
verdiğimi zaten hanıma söyleyemem de, fiyatlarını görünce Allah'ın taşına o
parayı vermeyi de kendime yediremedim. Ben de eşimi ikna edip doğa yürüyüşüne
götürdüm. Elimde tuz ruhu ile doğa yürüyüşüne gitmeyi aptalca bulsa da başına
gelecekleri bilmediğinden sesini çıkarmadı. Dönüşte köpürmeyen bir sürü kayam
olmuştu. Ama siz siz olun kayaları arabanıza yakın yerlerden toplayın. Bir de
eşinize taşıyabileceğinden fazla kaya taşıtmaya kalkmayın.
Kayalar da gelince bu sefer kum için düştük yollara. Bitkili
akvaryum için öbür tanktaki gibi midye kırığı tavsiye edilmediğinden gittik bir
de hagen aradık. Kayalar yüzünden incittiğim belim daha düzelmeden yarım çuval
hagenle döndük eve. Kendimi hepten amele gibi hissetmeye başladım. Üstelik bir
de üzerine para veriyoruz.
Evin altı üstüne geldi ve hanım haklı olarak söyleniyor. Evi
dağıttık da, daha kurulum aşamasına bile gelemedik ki. Doldurduk hageni tanka.
Derinlik için arkayı yükselteceğim. O da ne? Bu yarım çuvalla arkayı yükseltmenin
mümkünatı yok. Hanım tankla konuştuğumu görüp müdahale etme ihtiyacı hissetmiş
olmalı ki neden straforla yükseltmediğimi sordu. Kendimi daha da salak yerine
koymadan dediğini yaptım. Gidip strafor alıp geldim. Artık hayatım akvaryum
malzemesi satın almak ve onları eve
taşımaktan ibaret.
Koyduğum kumu gerisin geri kaldırıp straforla istediğim
yükseltmeyi yaptım ama forumda straforla ilgili konulara bakarken bir de baktım
üstatlar taban kuvvetli olacak diyor. Bir tek hagen yetmeyebilir. Gittik Sera
nın gübreli toprağından bir kova aldık geldik. Pet shop sahibi artık beni
görünce kapıda karşılıyor.
Diğer akvaryumunu aldıktan yarım saat sonra japonlar akvaryumda
yüzüyordu. Bu yüzden eşim on gündür neden akvaryuma su koyamadığımı anlamıyor. Ama
ciddiyetimden yaptığım işin önemli olduğunu düşünüyor. Kum dolu bir akvaryumu
seyreden birine bulaşmamayı tercih ediyor da olabilir tabi.
Sonunda akvaryuma kayalar da girince akvaryum bir şeye benzemeye
başladı. Başladı da foruma her girişimde
benim cüzdan da hafiflemeye başladı. Bitki koyacaksak gübre de
gerekiyormuş. Suyundan da koy. Sipariş verip misket gübre, potasyum, excel ve
mikro element gübrelerinden de aldık.
Bu arada akvaryumu da doldurdum ve beklemeye başladık. Eşim boş
akvaryumu seyretmemi garip buluyor haliyle. Tabi musluk suyu, dinlenmiş su ve
oturmuş su terimlerini ve farklarını anlatmam, bitkiler ve diğer canlılar
geldiğinde akvaryumun nasıl görüneceğini muhayyilesinde canlandırmaya çalışmam
bana bıyık altından gülmesini engelleyemiyor. Sanırım kadınların böyle
konularda hayal gücü bizlerinki kadar iyi çalışmıyor.
Tabi bir de armatür meselesi var. Kendi ölçülerine göre akvaryum
yaptırınca armatürlerde uymadı ve kendi DIY armatürümü yaptım. Allah'tan elim
bu işlere yatkın da akvaryum kurulumu sırasında kaybettiğim prestijin birazını
geri alabildim. İleride paylaşırım güzel oldu. T8 grolüx floresanlar, 865 kodlu
tasarruf ampulleri ve 6400 k power led spotlardan kendi tasarımımı yaptım. Ancak
su hacmine oranlayınca 3.2 kat ışık oldu ki bu da işin suyunu çıkardığımı
gösteriyor. Parça parça yakacağız artık.
Ve büyük gün gelip çattı. Artık bitkileri dikmeye hazırdım.
Üstatlarımız başlangıçta kolay bitkiler seçin diyor ama bu kolaylar benim kafamdaki
dizayna uymuyordu ki. Bana zemin bitkisi gerek. Parvulalar, cubalar lazım. Ne
kadar zor olabilirdi ki.
Forumdan bir satıcının dükkanına uğramam o güzelliklere hayran
olmama yetti zaten. Oyuncak dükkanındaki çocuğa dönmüştüm. Fissidens ve flame aldım.
Gerçi formları google daki görseller gibi değildi ama öyle olur diye attım
sepete. Sonra birden çim gibi nefis bir bitki gördüm. 2-
Getirip diktim hemen bitkileri. Diktim diyorum da utrileri ve
viviperaları ayırmak Gordion düğümünü çözmek gibi bir şey. Büyük iskender gibi
kesemem de. Dünyanın parası meretler. Küçük kızımın avcu kadar şeylere verdiğim
parayı hanım duysa akvaryum hobimin sonu gelirdi kesinlikle. Gerçi onun mutfak
gereçlerini kullanmama da kızdı ama hepsini yıkayacağımı söyleyince sesini
çıkarmadı. Tek tek ayıkladım kökleri. Akıllı işi değil bu bitkili akvaryum.
Tabi bu ayırdığım bitkileri bir de tek tek dikmem gerekiyordu. Rezillik
diz boyu. Videolarda neden tank azar azar doldururken bitkileri diktiklerini
uygulamalı olarak anlamış oldum. Bir taburenin üstünde saatlerce uğraştım
utrilerle viviperaları dikmek için. Üstüm ıslandığı için defalarca üstbaş
değiştirmek de cabası.
Utri ve viviperalarla herşeyin biteceğini düşünmüştüm. Ne büyük
hata. Asıl dert fissidenslerle başladı. Yati köklerine suyun içindeyken
fissidens bağlamak için bir insanın beyin özürlü olması gerek ama ben kökü
çıkmasın, sabit kalsın diye kayaya yapıştırdığım için mecburen suyun içinde
bağlamak zorunda kaldım. Ta ki suyun bir kısmını boşaltmayı akıl edene kadar.
Sabah ise beni utrilerle ilgili bir sürpriz bekliyordu. Benim
güzel çimlerim etçil bitkiydi.
Sokakta gezerken her yer bitki doludur. Taşların küçücük
aralıklarına giren tozlarda bile yetişirler. Azcık toprak biraz su yeter. Ancak
etrafındaki altı ucu bitki dediğin bu şeyler suyun içine girince neden bu kadar
nazlı oluyorlar anlayabilmiş değilim.
Benim istediklerimin tamamı aşık usandıran cinsten. Işığı bol
isterler. Bir de dipteler ya, ışık onlara ulaşabilmeli. Gölge falan istemezler.
Ha bir de co2 var. Olmazsa olmaz. Utrilere yetişmedi ama süper bir mayalı
sistem yaptım. İleride bunu da paylaşırım. Ph dalgalandırmadan
kullanılabiliyor. Arada eşime de anlatıyorum bu ph dalgalanmalarını, acayip
havam oluyor.
Utrilere gelince, sadece ilk gün gördüm yeşil hallerini. Zaten bir
daha da görünmediler. Eriyip gitti zavallılar. Gerçi utri konusunda kendimi çok
suçlamıyorum. Tanımadığım bir bitki almak dışında bir suçum yoktu sanırım. Yani
cubalar kadar suçlu değilim en azından.
Utrilerin durumunu gören akıllı bir adam ne yapardı? Bence gidip hemianthus
callitrichoides cuba almazdı. Adı bile bu senin için erken diyor. Ama en
azından ne istediğini biliyorum. Co2 ister. Bende var zaten. Işık ister. O da
var.
İyi de üstatlar akvaryumu kurarken ışığı yavaş yavaş kademeli açın
demişlerdi. Işığı dayayıp tankı bezelye çorbasına çevirirsek ne olacak. El
mahkum açamadık ışığı. Korkumuza misket gübre dışında gübre de veremiyoruz.
Azıcık potasyum o kadar. Kendimi cubalara eziyet eden biri gibi görüyorum.
Halbuki 2 hafta daha beklesem su da biraz daha oturacak ışığıda istediğim
seviyeye çekebilecektim.
Bu arada eheim ile ilgili şikayetler hep yenilerin çinde
üretildiği ve ses sorunları olduğuyla ilgiliydi. Eh bende bu şans olunca benim
Eheim da zırıldamaya başladı tabi. Bir ses var ki sormayın. Uyuyabilmek için
gece kapatmak gerek. Eheim servisini aradım. İlgilendiler sağ olsunlar. Dış
filtreler sessiz olmazmış. O kadrcık ses normalmiş ve zamanla geçermiş. Ha
birde kaldırıp iyice bir sallayın dediler.Dediklerini yaptım ama benim Eheim
salladıkça sadece gürültünün notasını değiştirdi.
Ben de sabah doğruca bauhausa gittim. Bolca tahta ve ses izolasyon
malzemesi alıp evde bir kutu hazırladım. Koydum Eheim'ı içine. Şimdi çıt yok
makinede. Eheim'ı arayıp bu kutuları pazarlamayı düşünüyorum.
Neyse, şu an hala beklemedeyim. Flame tuttu. Fissidens ilk
sürgünlerini verip yaşamaya çalışıyorum dedi. Cubanın ne dediğini ise
anlayamıyorum. Komadaki bir hastaya benziyor. Bakalım göreceğiz.
Bu arada hala forumu geziyorum. Her gün yeni şeyler öğreniyorum.
Bunlardan biri de 1. ULUSAL BİTKİLİ AKVARYUM TASARIM YARIŞMASI nı kaçırmış
olduğum. Neyse Allah'tan bu senekini kaçırmışım. Ama seneye bu yarışmada
mutlaka olacağım. Sizlerden öğrendiklerim sayesinde.
Herkese dertsiz tasasız sağlıklı akvaryumlar dilerim.
Sağlıcakla kalın.
Beğenenler: [T]19547,deepsea[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Saygılar. ..
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Aslında hakkımı yemeyeyim, Haziran geldiğinde tabanın da oturmasıyla akvaryum stabil hale gelmeye başladı. Hanımın bile beğeneceği yemyeşil bir akvaryuma dönüştü. Moss türlerinde çok başarılıydım. Çok iyi geliştiler. Mosslarla aklıma gelen her varyeteyi denedim. Öbekler yaptım, moss duvarları inşa ettim. Ama çoğalan kısmı atmaya kıyamamam yüzünden akvaryum moss yetiştirme çiftliğine döndü.
Mossların coştuğu ve akvaryumun görsel olarak idare eder olduğu bu dönem zarfında sakura da yetiştirdim. Ancak üremelerinin önünü alamayınca 30 sakura 300 sakura oldu ( biliyorum, çünkü tek tek saydım ). Ve bu da tankımın iki açıdan kusurlu olduğunu gösterdi. İlki , eğer önceliğin canlı yetiştirmek değil de bitkili akvaryum kurmaksa çoğalmasına engel olamayacağın canlıları akvaryuma koymamalısın. Hatta mümkünse üremeleri mucize olan küçük boyutlu balıklardan seçmelisin.
İkinci olarak da akvaryumunu dizayn ederken elini içinden çıkarmayabileceğini düşünerek benim gibi ortalığı sana her türlü engeli çıkaran ağaç gibi materyallerle dizayn etmemelisin. Bir bitkili tankta camlara ve akvaryuma koyduğun her türden bitkiyle objeye ulaşabilmelisin. Yoksa ne cam temizleyebilir nede budama yapabilirsin. Çok iyi biliyorum çünkü ne elimi nede cımbızımı akvaryumun içinde sağa sola oynatamadığım için cam temizlerken yada sakura yakalarken neredeyse deniz gözlüğü takıp akvaryuma dalmam gerekiyordu.
Neyse Ağustos ayına geldiğimizde akvaryum aşağıdaki şekildeydi. Doğal olarak bana engel olan ağaçlar çoktan budanmıştı.
Aklımdaki dizaynı yapabilmek için yeni kayalar, yeni kökler ve yeni bitkiler gerekiyordu. Ancak taban ve su oturmuş olsa da yeni kurulum esnasında tabana müdahale etmeden kurulumu yapamayacağım için mecburen akvaryumu resetledim. Bütün mosslar dışarı alındı. Cuba, vivipera ve parvulalar yeni dizaynda olmayacağından bürodaki tanka alındı. Ve 300 tane sakura tek tek yakalandı ve onlarda büronun yolunu tuttu.
Şimdilerde Ağustos ortalarında kurduğum yeni tankın oturma safhasındayım. Ağustos sıcakları dışında sıkıntım olmadı şükür. Geçen hafta içinde ağaçlara moss sarıp akvaryuma koymaya başladım. Şimdilik sadece ön tarafla ilgilendim. Geçen sefer olduğu gibi acele etmiyorum. Şu an elimde fotoğraf yok ama akşam çekip yarın foruma atarım.
Herkese dertsiz tasasız sağlıklı akvaryumlar dilerim.
Sağlıcakla kalın.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir