Doğada Koi Balığı Yaşar Mı?
Gönderim Zamanı: 04 Aralık 2020 23:35
Konu sahibi kardeşim, sen tartışmaları kişisel algılayıp "keşke sormasaydım" diyip pişmanlık duyma, iyi ki sormuşsun en azından aklında soru işareti kalmadı. Altta bıraktığım link'i oku, aslında hayatta sonucu olmayan bir düşünce ve eylem yoktur. İyi yada kötü herşeyin bir sonucu vardır.
Hocalar kendi aralarında tartışıyor, alınma sen. [;)]
https://www.dogadernegi.org/beysehir-golu/
Hocalar kendi aralarında tartışıyor, alınma sen. [;)]
https://www.dogadernegi.org/beysehir-golu/
Beğenenler: [T]170836,senolerdivan[/T][T]187637,mertcan_60[/T][T]227557,arnca[/T]
Teşekkür Edenler: [T]227557,arnca[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 04 Aralık 2020 23:57
[QUOTE=Sheyda27]
Değerli arkadaşım neden beni hedef alıyorsun?
Benden önce noktalı tepkiler almışsın dikkatli bakmanı öneririm.![/QUOTE]
Aksam aksam iyi guldurdunuz seyda hanim benden once noktali tepkiler [:lol:]koptum inanin herhalde sizi butonla destekleyen begenen ama yorum asamasinda tartismaya girmek istemeyen arkadaslarin coklugundan hedef aldi.
Değerli arkadaşım neden beni hedef alıyorsun?
Benden önce noktalı tepkiler almışsın dikkatli bakmanı öneririm.![/QUOTE]
Aksam aksam iyi guldurdunuz seyda hanim benden once noktali tepkiler [:lol:]koptum inanin herhalde sizi butonla destekleyen begenen ama yorum asamasinda tartismaya girmek istemeyen arkadaslarin coklugundan hedef aldi.
Beğenenler: [T]175579,Sheyda27[/T]
+1: [T]175579,Sheyda27[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 00:28
Konu çok dağıldı ve saptı hatta linç iddiaları bile gündeme geldi fakat bence verimli bir tartışma oluyor. Kişiliği hedef alan saldırılar olmadığı müddetçe.
Kanaatimce "şehir ekosistemi" diye bir şey yoktur. Hatta insan varlığının sistematik olarak sürdüğü hiç bir yerde katıksız bir ekosistem yoktur. İnsan edimleriyle her zaman için ekosistemlerin dengesini bozan, dönüştüren ve bazen çoğunlukla tahrip eden unsur olmuştur. Dolayısıyla insanın çevresine sığınarak bir yaşam döngüsü oluşturan ya da bizzat insanın çeşitli yararlar gözeterek evcilleştirdiği canlılar bir ekosistem olarak kabul edilemez. Kedi-köpeği bir yana bırakalım. Fare,sıçan,sivrisinek,karasinek,martı,hamamböceği gibi canlıları da bir yana bırakalım. Üzerimizde hayat süren ve bazen bizi hasta eden mikroorganizmaları da bir yana bırakalım. Bazı ülkelerde çöpten beslenecek kadar insanlara yakınlaşan ayı, kurt, çakal gibi büyük yırtıcıları da bir yana bırakalım.
Gelelim koyun, keçi,inek,tavuk,hindi gibi evcil hayvanlarımıza. Çeşitli ihtiyaçlarımız için binlerce, milyonlarca çoğalttığımız bu canlılar bir gün bizler topluca ortadan kaybolsak, şüphesiz en fazla birkaç yıl içinde yok olacaklar. Çünkü onların yaşamı da ölümü de bize bağlı olacak şekilde geri dönüşsüz bir şekilde özelleştiler.
Sokak çocukları varsa, ülkemizde çöpten karnını doyuran insanlar, çöp adamlar varsa, "sokak hayvanları" asla yanlış bir tanım olamaz. Şu ana dek yazılanlara bakıyorum. Kimse öldürelim, itlaf edelim, dağın başına götürüp bırakalım, uyutalım demiyor zaten. Herkes belli bir duyarlılığa sahip. Fakat bu canlıların bir halk sağlığı sorunu haline gelmesine kimse seyirci kalamaz. Sorumlu kamu kuruluşlarının önayak olması gereken ve yurttaşların denetlemesi gereken bazı şeyler insani ölçütler gözetilerek yapılmalıdır. Mesela, aşılama, kısırlaştırma, sahiplendirme, evcil hayvan üretim ve satışının, ithalatının gerçek anlamda denetim altına alınması. Ek olarak kuduz gibi tehlikeli bulaşıcı hastalıklar yönünden yaban hayatının da kontrol altında tutulması. Çok şükür ülkemizde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yaban hayvanlarına kuduza karşı önleyici önlemler uygulanıyor.
Bundan 5-6 yıl önce bulunduğum bölgede 1 inekte kuduz görülmesi sonucu 15-20 köy uzun süreli karantinaya alındı. hayvan giriş çıkışları yasaklandı. Kuduzun kaynağı yabani hayvanlardır. Onlardan evcil hayvanlara geçer.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekosistem
"Ekosistem, belirli bir kısımda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlerdir.(Ekosistemlerde yaşam, enerji akışı ve besin döngüleriyle sürer.)Ekosistemler, varlıklarını 3 temel işlevle sürdürürler. Bunlar enerji akımı, ekolojik döngüler(kimyasal madde döngüleri) ve populasyon denetimleridir. Açık bir sistem olan ekosistemde, enerji ve besin giriş-çıkışı süreklidir."
Kanaatimce "şehir ekosistemi" diye bir şey yoktur. Hatta insan varlığının sistematik olarak sürdüğü hiç bir yerde katıksız bir ekosistem yoktur. İnsan edimleriyle her zaman için ekosistemlerin dengesini bozan, dönüştüren ve bazen çoğunlukla tahrip eden unsur olmuştur. Dolayısıyla insanın çevresine sığınarak bir yaşam döngüsü oluşturan ya da bizzat insanın çeşitli yararlar gözeterek evcilleştirdiği canlılar bir ekosistem olarak kabul edilemez. Kedi-köpeği bir yana bırakalım. Fare,sıçan,sivrisinek,karasinek,martı,hamamböceği gibi canlıları da bir yana bırakalım. Üzerimizde hayat süren ve bazen bizi hasta eden mikroorganizmaları da bir yana bırakalım. Bazı ülkelerde çöpten beslenecek kadar insanlara yakınlaşan ayı, kurt, çakal gibi büyük yırtıcıları da bir yana bırakalım.
Gelelim koyun, keçi,inek,tavuk,hindi gibi evcil hayvanlarımıza. Çeşitli ihtiyaçlarımız için binlerce, milyonlarca çoğalttığımız bu canlılar bir gün bizler topluca ortadan kaybolsak, şüphesiz en fazla birkaç yıl içinde yok olacaklar. Çünkü onların yaşamı da ölümü de bize bağlı olacak şekilde geri dönüşsüz bir şekilde özelleştiler.
Sokak çocukları varsa, ülkemizde çöpten karnını doyuran insanlar, çöp adamlar varsa, "sokak hayvanları" asla yanlış bir tanım olamaz. Şu ana dek yazılanlara bakıyorum. Kimse öldürelim, itlaf edelim, dağın başına götürüp bırakalım, uyutalım demiyor zaten. Herkes belli bir duyarlılığa sahip. Fakat bu canlıların bir halk sağlığı sorunu haline gelmesine kimse seyirci kalamaz. Sorumlu kamu kuruluşlarının önayak olması gereken ve yurttaşların denetlemesi gereken bazı şeyler insani ölçütler gözetilerek yapılmalıdır. Mesela, aşılama, kısırlaştırma, sahiplendirme, evcil hayvan üretim ve satışının, ithalatının gerçek anlamda denetim altına alınması. Ek olarak kuduz gibi tehlikeli bulaşıcı hastalıklar yönünden yaban hayatının da kontrol altında tutulması. Çok şükür ülkemizde gelişmiş ülkelerde olduğu gibi yaban hayvanlarına kuduza karşı önleyici önlemler uygulanıyor.
Bundan 5-6 yıl önce bulunduğum bölgede 1 inekte kuduz görülmesi sonucu 15-20 köy uzun süreli karantinaya alındı. hayvan giriş çıkışları yasaklandı. Kuduzun kaynağı yabani hayvanlardır. Onlardan evcil hayvanlara geçer.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Ekosistem
"Ekosistem, belirli bir kısımda bulunan canlılar ile bunları saran cansız çevrelerinin karşılıklı ilişkileri ile meydana gelen ve süreklilik arz eden ekolojik sistemlerdir.(Ekosistemlerde yaşam, enerji akışı ve besin döngüleriyle sürer.)Ekosistemler, varlıklarını 3 temel işlevle sürdürürler. Bunlar enerji akımı, ekolojik döngüler(kimyasal madde döngüleri) ve populasyon denetimleridir. Açık bir sistem olan ekosistemde, enerji ve besin giriş-çıkışı süreklidir."
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 00:48
[QUOTE=lemur]
Kanaatimce "şehir ekosistemi" diye bir şey yoktur. Hatta insan varlığının sistematik olarak sürdüğü hiç bir yerde katıksız bir ekosistem yoktur. İnsan edimleriyle her zaman için ekosistemlerin dengesini bozan, dönüştüren ve bazen çoğunlukla tahrip eden unsur olmuştur. "[/QUOTE]
Bu konuda size katılmıyorum. Yarattığı tüm tahribatla insanda doğanın bir parçasıdır, bu sebeple bir ekosistemin parçasıdır. Bu ekosistem diğerlerine zarar veriyor olması bu gerçeği değiştirmez. Biz ortadan kaybolsak, adapte olmazlarsa evcilleştirdiğimiz ineklerinde sonunun aynı olacağı büyük ihtimalle doğrudur, Ancak bu birbirinden fayda sağlayan her canlı için geçerlidir. Av kaybolursa avcıda kaybolur.
Kanaatimce "şehir ekosistemi" diye bir şey yoktur. Hatta insan varlığının sistematik olarak sürdüğü hiç bir yerde katıksız bir ekosistem yoktur. İnsan edimleriyle her zaman için ekosistemlerin dengesini bozan, dönüştüren ve bazen çoğunlukla tahrip eden unsur olmuştur. "[/QUOTE]
Bu konuda size katılmıyorum. Yarattığı tüm tahribatla insanda doğanın bir parçasıdır, bu sebeple bir ekosistemin parçasıdır. Bu ekosistem diğerlerine zarar veriyor olması bu gerçeği değiştirmez. Biz ortadan kaybolsak, adapte olmazlarsa evcilleştirdiğimiz ineklerinde sonunun aynı olacağı büyük ihtimalle doğrudur, Ancak bu birbirinden fayda sağlayan her canlı için geçerlidir. Av kaybolursa avcıda kaybolur.
Beğenenler: [T]71002,The Last Samurai[/T]
+1: [T]71002,The Last Samurai[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 00:53
[QUOTE=Nahola]
Böyle bir şey yap seni nasıl **** gör. Vahşi yaşama kafana göre hayvan sallamazsın. Burda koi balığı bakan bir çok insan var kışı atlatır mı onlara sor ama aklından dahi geçirme balık salmayı 10 /15 yıl yatarsın. Tabi yakalarlarsa. [/QUOTE]
@lemur benim linç dediğim alıntıladığım şey ve muadil yazılar sen beni yanlış anlamışsın kıymetli hocam, saygılar.
Not; ben asla kin besleyen bir insan değilim, bir konu altında tartışır başka bir konu altında emeğine sağlık veya teşekkür ederim diyebilen bi karakterdeyim. Daha önce tartışmışsak ve dediğime alınmışsanız diye not düşüyorum. Herkes biliyor benim üslubum biraz sert ama özümde kötü biri değilim o yüzden çok yanlış anlaşılıyorum. Saygılar, sevgiler. [:iyi:][EDIT]AliKURT,2020-12-05 00:54:28[/EDIT]
Böyle bir şey yap seni nasıl **** gör. Vahşi yaşama kafana göre hayvan sallamazsın. Burda koi balığı bakan bir çok insan var kışı atlatır mı onlara sor ama aklından dahi geçirme balık salmayı 10 /15 yıl yatarsın. Tabi yakalarlarsa. [/QUOTE]
@lemur benim linç dediğim alıntıladığım şey ve muadil yazılar sen beni yanlış anlamışsın kıymetli hocam, saygılar.
Not; ben asla kin besleyen bir insan değilim, bir konu altında tartışır başka bir konu altında emeğine sağlık veya teşekkür ederim diyebilen bi karakterdeyim. Daha önce tartışmışsak ve dediğime alınmışsanız diye not düşüyorum. Herkes biliyor benim üslubum biraz sert ama özümde kötü biri değilim o yüzden çok yanlış anlaşılıyorum. Saygılar, sevgiler. [:iyi:][EDIT]AliKURT,2020-12-05 00:54:28[/EDIT]
+1: [T]227557,arnca[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 01:25
Hiç kimse, hiç kimsenin görüşüne katılmak zorunda değildir. Burası haklı ve haksızın belirlendiği bir mahkeme de değildir. Kimse hüküm verme yetkisine de sahip değildir.
Tartışmanın verimini, yargıdan ve ithamdan uzak, açık fikirli görüşler ve düzgün üslup belirler. Kişileri hedef alan, alaycı ve yargılayıcı tavırlarla yapılan yorumların yaratacağı polemikler, laf ı güzaftan öteye gidemeyen zaman kayıplarıdır.
Burası, görüş belirtilen bir ortamdır. Katılıp katılmamak okuyana kalmıştır
İnsan terk etsin ya da sokağımızda büyüsün fark etmeksizin, herhangi bir canlının, rehabilitasyon merkezlerine alınıp uyutulduğuna sair videolar varsa, buna, Benim vicdanım tepki verir. Eğer rehabilitasyon merkezlerinin sokak hayvanlarına verebilecek birşeyi yoksa; Ben, bu hayvanların toplanmasına karşı çıkma yönünde görüşümü belirtirim. Katılıp katılmamak, okuyanın bileceği iştir.
Tahrip olsalar da, ekosistemler dinamik ve yaşayan organizmalardır. Öyle olmasalardı, Biz de yaşayamazdık. İnsan ne kadar tahrip ederse etsin, şehirlerin ekosistemi vardır. En basit örneği kaldırım taşları arasından fışkıran yabani otlardır.
Daha ekstrem örnekler için, kirli denizlerde bir gece dalışı yapılmasını öneririm. Bize rağmen, hayatta kalabilen ne güzellikler vardır
Kuduzla mücadele amaçlı yürütülen, aşılama ve kısırlaştırma çalışmaları, insani yöntemlerdir.
Ekosistemi en çok tahrip eden canlılar olarak, sokak hayvanlarının tahribatından şikayet etmemiz, Bence, ironidir.
Her canın, kendi canımız kadar, yaşama hakkı vardır.
Benim görüşlerim bunlardır. Katılıp katılmamak, okuyucunun bileceğidir.
[QUOTE=giyotyn]Ben ölü balığı tuvalete atmaya çekiniyorum döllü yumurtası vardır gider lağımda türer diye millet neler söylüyor yav[/QUOTE]
Ölü balığı, tuvalete atmama duyarlılığıniz için, teşekkürler.[:)]
Ölü balıktan su kaynaklarımıza katılacak tek unsur, sağ kalan yumurtadan oluşacak larva değildir.
Çoğu balık, geldiği ithal kaynaklardan, bulundukları bölgenin patojen ve parazitlerini de taşıyarak akvaryumlarımıza girerler. Ayrıca, akvaryumumuzda o balığı öldüren patojen ya da parazit ne ise, tuvalete atıp sifonu çektiğimiz balıkla birlikte, su kaynaklarımıza girer. Yerel türlerimizin bağışıklık sistemleri, genelde belirttiğim patojen ve parazitlere karşı savunmasızdırlar. Çünkü bu kapalı sistem patojen ve parazitlerini, genelde, yerel türlerimizin bağışıklık sistemleri tanımaz. Tuvalete attığımız ölü bir balığın yerel su kaynaklarına taşıdığı patojen ve parazitler yüzünden, maalesef emperyalizmin yurtlarından kaçırdığı Afrika, Güney Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya'lı köle ticareti tutsağı insanların, bağışıklık sistemlerinin tanımadığı kızamık virüsünden dolayı topluca ölümlerine benzer şekilde, yerel türlerimizde nesil kırıcı toplu ölümler görülebilir.
Ölü balıklar için yapilabilecek en iyi uygulama, sızdırmaz torbalara konularak üzerlerine sönmemiş kireç eklenerek toprağa gömmektir.
Bu yapılamıyorsa, ölü balıklar, hiç olmazsa, altı kağıt ile desteklenmiş sızdırmaz bir torba içerisinde, karasal çope atılmalıdır.
Yukarıda belirttiğim sorunlara sebep olmamak için ölü ya da canlı, hicbir akvaryum canlısının doğal su kaynaklarımıza girmemesi için özen gösterilmelidir.
Tartışmanın verimini, yargıdan ve ithamdan uzak, açık fikirli görüşler ve düzgün üslup belirler. Kişileri hedef alan, alaycı ve yargılayıcı tavırlarla yapılan yorumların yaratacağı polemikler, laf ı güzaftan öteye gidemeyen zaman kayıplarıdır.
Burası, görüş belirtilen bir ortamdır. Katılıp katılmamak okuyana kalmıştır
İnsan terk etsin ya da sokağımızda büyüsün fark etmeksizin, herhangi bir canlının, rehabilitasyon merkezlerine alınıp uyutulduğuna sair videolar varsa, buna, Benim vicdanım tepki verir. Eğer rehabilitasyon merkezlerinin sokak hayvanlarına verebilecek birşeyi yoksa; Ben, bu hayvanların toplanmasına karşı çıkma yönünde görüşümü belirtirim. Katılıp katılmamak, okuyanın bileceği iştir.
Tahrip olsalar da, ekosistemler dinamik ve yaşayan organizmalardır. Öyle olmasalardı, Biz de yaşayamazdık. İnsan ne kadar tahrip ederse etsin, şehirlerin ekosistemi vardır. En basit örneği kaldırım taşları arasından fışkıran yabani otlardır.
Daha ekstrem örnekler için, kirli denizlerde bir gece dalışı yapılmasını öneririm. Bize rağmen, hayatta kalabilen ne güzellikler vardır
Kuduzla mücadele amaçlı yürütülen, aşılama ve kısırlaştırma çalışmaları, insani yöntemlerdir.
Ekosistemi en çok tahrip eden canlılar olarak, sokak hayvanlarının tahribatından şikayet etmemiz, Bence, ironidir.
Her canın, kendi canımız kadar, yaşama hakkı vardır.
Benim görüşlerim bunlardır. Katılıp katılmamak, okuyucunun bileceğidir.
[QUOTE=giyotyn]Ben ölü balığı tuvalete atmaya çekiniyorum döllü yumurtası vardır gider lağımda türer diye millet neler söylüyor yav[/QUOTE]
Ölü balığı, tuvalete atmama duyarlılığıniz için, teşekkürler.[:)]
Ölü balıktan su kaynaklarımıza katılacak tek unsur, sağ kalan yumurtadan oluşacak larva değildir.
Çoğu balık, geldiği ithal kaynaklardan, bulundukları bölgenin patojen ve parazitlerini de taşıyarak akvaryumlarımıza girerler. Ayrıca, akvaryumumuzda o balığı öldüren patojen ya da parazit ne ise, tuvalete atıp sifonu çektiğimiz balıkla birlikte, su kaynaklarımıza girer. Yerel türlerimizin bağışıklık sistemleri, genelde belirttiğim patojen ve parazitlere karşı savunmasızdırlar. Çünkü bu kapalı sistem patojen ve parazitlerini, genelde, yerel türlerimizin bağışıklık sistemleri tanımaz. Tuvalete attığımız ölü bir balığın yerel su kaynaklarına taşıdığı patojen ve parazitler yüzünden, maalesef emperyalizmin yurtlarından kaçırdığı Afrika, Güney Amerika, Yeni Zelanda ve Avustralya'lı köle ticareti tutsağı insanların, bağışıklık sistemlerinin tanımadığı kızamık virüsünden dolayı topluca ölümlerine benzer şekilde, yerel türlerimizde nesil kırıcı toplu ölümler görülebilir.
Ölü balıklar için yapilabilecek en iyi uygulama, sızdırmaz torbalara konularak üzerlerine sönmemiş kireç eklenerek toprağa gömmektir.
Bu yapılamıyorsa, ölü balıklar, hiç olmazsa, altı kağıt ile desteklenmiş sızdırmaz bir torba içerisinde, karasal çope atılmalıdır.
Yukarıda belirttiğim sorunlara sebep olmamak için ölü ya da canlı, hicbir akvaryum canlısının doğal su kaynaklarımıza girmemesi için özen gösterilmelidir.
Beğenenler: [T]205902,Arifhb[/T][T]225665,giyotyn[/T][T]180094,HarunYldrm[/T][T]227557,arnca[/T]
+1: [T]180094,HarunYldrm[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 02:34
Linç muhabbeti buradan başlamıştır. Kimse üzerine alınmasın.
[QUOTE=Zeiss]Linç is loading [:lol:][:lol:]
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/224875/021220202350401.jpg[/IMG][/QUOTE]
İnsanın bir ekosisteme dahil olabilmesi ancak diğer canlılar gibi doğal haliyle, yani çıplak ve aletsiz olarak mümkündür. Diğer her türlü durum sürece müdahaledir ve dengelerin bozulmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla geçirdiği evrimsel süreçte insan besin piramidinin en tepesinde, bir predatör ve hatta terminatör olarak ekosistemler üstü bir varlık konumuna gelmiştir. Bu iyi bişey mi kötü bişey mi tartışılır.
Bir kişi de sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor. Bu üslup bir sohbet ya da tartışma yöntemi olamaz.
Burası bir mahkeme değil ama, yargılamak ve karar vermek insana özgü düşünsel bir süreçtir. Konuşulanlar sonucunda herkesin konu hakkında kendine ait bir yargısı ve düşüncesi oluşmuştur.
[QUOTE=Zeiss]Linç is loading [:lol:][:lol:]
[IMG]https://foto.akvaryum.com/fotolar/224875/021220202350401.jpg[/IMG][/QUOTE]
İnsanın bir ekosisteme dahil olabilmesi ancak diğer canlılar gibi doğal haliyle, yani çıplak ve aletsiz olarak mümkündür. Diğer her türlü durum sürece müdahaledir ve dengelerin bozulmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla geçirdiği evrimsel süreçte insan besin piramidinin en tepesinde, bir predatör ve hatta terminatör olarak ekosistemler üstü bir varlık konumuna gelmiştir. Bu iyi bişey mi kötü bişey mi tartışılır.
Bir kişi de sürekli aynı şeyleri tekrarlıyor. Bu üslup bir sohbet ya da tartışma yöntemi olamaz.
Burası bir mahkeme değil ama, yargılamak ve karar vermek insana özgü düşünsel bir süreçtir. Konuşulanlar sonucunda herkesin konu hakkında kendine ait bir yargısı ve düşüncesi oluşmuştur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 03:00
Ekosistemler de, tıpkı canlı bağışıklık sistemi gibi, tepkisel dinamiklere sahiptirler. Bu yüzden, insanın edimleri ile yaptığı yapay müdahalelere rağmen, tahrip olabilirler ancak yaşamaya devam ederler. Ekosisteme müdahil olan her canlı, ekosistemin bir parçasıdır. O canlı bir terminatör olan insan olsa bile. Çünkü olumlu ya da olumsuz her müdahale, ekosistem için bir enerji akışı sağlar.
Eğer sözlerimi sürekli tekrar ettiğimi düşünüyorsanız, bir önceki mesajımın, Sizin yazdığınız "Rehabilitasyon merkezlerinde toplanan hayvanlar için de yer darlığından belli bir süre sahiplenen olmadığında uyutuluyorlar diye söylentiler var. Zaman zaman videolar paylaşılıyor, bunlar çoğunlukla sahipleri tarafından terk edilmiş, sokakta yaşama kapasitesine sahip olmayan, kötü durumdaki hayvanlar ve toplama merkezlerinin de onlara sunacağı fazla bir şey yok" ve "Kimse öldürelim, itlaf edelim, dağın başına götürüp bırakalım, uyutalım demiyor zaten" ifadelerinize yönelik görüşlerim olduğu gözünüzden kaçmış olmalı.
Yargılamak konusunda, aynı şeyi konuşmuyoruz. İfadelerim açık ve nettir. Açıklama gereği duymuyorum.
Hemfikir olduğumuz konu, herkesin konu hakkında kendi görüşü olduğudur.
Eğer sözlerimi sürekli tekrar ettiğimi düşünüyorsanız, bir önceki mesajımın, Sizin yazdığınız "Rehabilitasyon merkezlerinde toplanan hayvanlar için de yer darlığından belli bir süre sahiplenen olmadığında uyutuluyorlar diye söylentiler var. Zaman zaman videolar paylaşılıyor, bunlar çoğunlukla sahipleri tarafından terk edilmiş, sokakta yaşama kapasitesine sahip olmayan, kötü durumdaki hayvanlar ve toplama merkezlerinin de onlara sunacağı fazla bir şey yok" ve "Kimse öldürelim, itlaf edelim, dağın başına götürüp bırakalım, uyutalım demiyor zaten" ifadelerinize yönelik görüşlerim olduğu gözünüzden kaçmış olmalı.
Yargılamak konusunda, aynı şeyi konuşmuyoruz. İfadelerim açık ve nettir. Açıklama gereği duymuyorum.
Hemfikir olduğumuz konu, herkesin konu hakkında kendi görüşü olduğudur.
Beğenenler: [T]180094,HarunYldrm[/T][T]225055,Cengizhan06[/T][T]223668,kdrackgz[/T][T]214092,Nursun[/T]
Teşekkür Edenler: [T]214092,Nursun[/T]
+1: [T]225055,Cengizhan06[/T][T]223668,kdrackgz[/T][T]214092,Nursun[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 08:48
Selamlar,
Verilen duygusal tepkilerin sebebine dair size farklı bir bakış açısı getirmek istedim. Bir canlının bulunduğu coğrafyaya dışarıdan getirilip aşırı sayıda üremesi ve o coğrafyanın ekosistemine zarar vermeye başlaması onu istilacı yapar, basitçe tanımı budur sanırım. İstilacı olmak konusunda en büyük pay da bize düşüyor ne yazık ki. Bu konuda sanırım herkes hemfikir olacaktır.
Benim bahsetmek istediğim şey bir canlının ölmesine veya yaşamasına karar verirken bunu neye göre karar verdiğimizle ilgili. Bunu Refet Ali Yalçın'ın bir yazısında öğrendim, ya bu sitedeydi ya da yazdığı bir dergide. Kaynağı bulabilirsem paylaşacağım. Yazıda bahsedilen şey verilen bu duygusal tepkilerin sinir sisteminin gelişmişliğiyle alakalı olmasıydı. Bunu bir örnekle açıklayayım. Bir bölgede bir balık türü ve köpekler istilacı konumunda diyelim ve bu duruma müdehale etmemiz gerekiyor. Balıkları öldürürken neredeyse tereddüt etmeyecekken köpekleri öldürmek o kadar kolay olmayacaktır ve hatta çok büyük tepkiler alma olasılığınız yüksektir. Bunun sebebi köpeklerin sinir sistemi bakımından çok daha gelişmiş olması ve bizim türümüze balığa göre çok daha yakın olması diyordu yazının temel tezi. Bu durumu diğer memeli hayvanlar için geçerli sayabilirsiniz. Yani genel olarak, biz de memeli bir canlı türü olduğumuz için memeli hayvanlardan birinin ölümüne, çektiği eziyete, acıya bir kuşun, böceğin, balığın, sürüngenin çektiğinden çok daha fazla tepki veriyoruz çünkü sinir sistemi gelişmişliğinden dolayı memelilerin yaşadıkları duygularla daha çok empati kurabiliyoruz. Mesela Florida kıyılarında istilacı olan aslan balıkları sayıları azaltılsın diye yüksek sayılarda avlanırken tepki çekmiyor fakat aynı mantıkla Avustralya'nın develere olan müdehalesi çok tepki toplamıştı.
Bir diğer düşüncem de insan özellikleri atfettiğimiz canlılara da yine benzer duygularla yaklaşıyor olmamız. Bununla ilgili Ekşi Sözlük yazarı immanuel tolstoyevski, blade runner 2049 başlığında şöyle bir şey demiş ve benim düşüncemi güzel bir şekilde özetlemiş:
[B]"bir de yüzü veya vücudu olduğunu düşünün, sanal da olsa. yüzü olan şeye insan gibi davranma, onu insanlaştırma eğilimi, insanın beynine kodlanmış. o yüzden “köpeklerin masum bakışları” diyoruz, “yunusların gülen suratı” diyoruz, ama belki de benzer zekada olan ahtapot gibi hayvanları pek umursamıyoruz."[/B]
Yani bu alıntıya göre bir ahtapotu öldürmek bir yunusu veya köpeği öldürmekten daha kolay gelir bize.
Özetle, bu konudaki tartışmaların kaynağının bunlar olduğu düşünüyorum. Kimimiz bu duruma daha rasyonel, mantık çerçevesinde yaklaşmaya çalışırken kimimiz de yukarıda yazdıklarıma paralel tepkiler verebiliyor.
Ekleme: Bu durumları hep öldürmek fiiliyle açıkladım fakat sadece böyle düşünmeyin. Bütün olumsuz durumlar için düşünülebilir.
[EDIT]Neothauma ,2020-12-05 09:00:33[/EDIT]
Verilen duygusal tepkilerin sebebine dair size farklı bir bakış açısı getirmek istedim. Bir canlının bulunduğu coğrafyaya dışarıdan getirilip aşırı sayıda üremesi ve o coğrafyanın ekosistemine zarar vermeye başlaması onu istilacı yapar, basitçe tanımı budur sanırım. İstilacı olmak konusunda en büyük pay da bize düşüyor ne yazık ki. Bu konuda sanırım herkes hemfikir olacaktır.
Benim bahsetmek istediğim şey bir canlının ölmesine veya yaşamasına karar verirken bunu neye göre karar verdiğimizle ilgili. Bunu Refet Ali Yalçın'ın bir yazısında öğrendim, ya bu sitedeydi ya da yazdığı bir dergide. Kaynağı bulabilirsem paylaşacağım. Yazıda bahsedilen şey verilen bu duygusal tepkilerin sinir sisteminin gelişmişliğiyle alakalı olmasıydı. Bunu bir örnekle açıklayayım. Bir bölgede bir balık türü ve köpekler istilacı konumunda diyelim ve bu duruma müdehale etmemiz gerekiyor. Balıkları öldürürken neredeyse tereddüt etmeyecekken köpekleri öldürmek o kadar kolay olmayacaktır ve hatta çok büyük tepkiler alma olasılığınız yüksektir. Bunun sebebi köpeklerin sinir sistemi bakımından çok daha gelişmiş olması ve bizim türümüze balığa göre çok daha yakın olması diyordu yazının temel tezi. Bu durumu diğer memeli hayvanlar için geçerli sayabilirsiniz. Yani genel olarak, biz de memeli bir canlı türü olduğumuz için memeli hayvanlardan birinin ölümüne, çektiği eziyete, acıya bir kuşun, böceğin, balığın, sürüngenin çektiğinden çok daha fazla tepki veriyoruz çünkü sinir sistemi gelişmişliğinden dolayı memelilerin yaşadıkları duygularla daha çok empati kurabiliyoruz. Mesela Florida kıyılarında istilacı olan aslan balıkları sayıları azaltılsın diye yüksek sayılarda avlanırken tepki çekmiyor fakat aynı mantıkla Avustralya'nın develere olan müdehalesi çok tepki toplamıştı.
Bir diğer düşüncem de insan özellikleri atfettiğimiz canlılara da yine benzer duygularla yaklaşıyor olmamız. Bununla ilgili Ekşi Sözlük yazarı immanuel tolstoyevski, blade runner 2049 başlığında şöyle bir şey demiş ve benim düşüncemi güzel bir şekilde özetlemiş:
[B]"bir de yüzü veya vücudu olduğunu düşünün, sanal da olsa. yüzü olan şeye insan gibi davranma, onu insanlaştırma eğilimi, insanın beynine kodlanmış. o yüzden “köpeklerin masum bakışları” diyoruz, “yunusların gülen suratı” diyoruz, ama belki de benzer zekada olan ahtapot gibi hayvanları pek umursamıyoruz."[/B]
Yani bu alıntıya göre bir ahtapotu öldürmek bir yunusu veya köpeği öldürmekten daha kolay gelir bize.
Özetle, bu konudaki tartışmaların kaynağının bunlar olduğu düşünüyorum. Kimimiz bu duruma daha rasyonel, mantık çerçevesinde yaklaşmaya çalışırken kimimiz de yukarıda yazdıklarıma paralel tepkiler verebiliyor.
Ekleme: Bu durumları hep öldürmek fiiliyle açıkladım fakat sadece böyle düşünmeyin. Bütün olumsuz durumlar için düşünülebilir.
[EDIT]Neothauma ,2020-12-05 09:00:33[/EDIT]
Beğenenler: [T]224787,Volkan Sevimli[/T][T]125030,lemur[/T][T]81103,Kınayu[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 09:05
[QUOTE=lemur]Linç muhabbeti buradan başlamıştır. Kimse üzerine alınmasın.
İnsanın bir ekosisteme dahil olabilmesi ancak diğer canlılar gibi doğal haliyle, yani çıplak ve aletsiz olarak mümkündür. Diğer her türlü durum sürece müdahaledir ve dengelerin bozulmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla geçirdiği evrimsel süreçte insan besin piramidinin en tepesinde, bir predatör ve hatta terminatör olarak ekosistemler üstü bir varlık konumuna gelmiştir. Bu iyi bişey mi kötü bişey mi tartışılır.
[/QUOTE]
İnsanın yaptığı her şey bahsettiğiniz gibi evrimsel sürecinin bir parçasıdır, bu sebeple her ne kadar yapay gibi gözükse de ben doğanın bir parçası olduğuna inanıyorum.
Bunun için size bir örnek vermek isterim. Yıllar önce Göreme de kiliselerdeki freskleri tamir eden İtalyan bir ressamla karşılaşıp muhabbet etme şansım oldu. Freskleri tamir ederken, eksikleri tamamlıyor ancak Ali'nin Ayşe'ye fresklere kazıyarak yazdığı ilan-ı aşkını kapatmıyordu. Sebebini sorduğumda da, on yıllar, yüz yıllar sonra o yazının da buranın tarihinin bir parçası olacağını söylemişti. Aldığım cevap çok hoşuma gitti ve bu konu içinde ugulayabiliriz bence. Nasıl o kazımalar bir tahribat gibi gözüktüğü halde tarihin bir parçası ise, insanın yaptığı şeyler her ne kadar yapay gibi gözükse de doğanın bir parçasıdır. Ve doğanın insan oğlunu çiğneyip bir kenara atması çok kolaydır, bence içinde bulunduğumuz covid salgını bunu çok güzel göstermiştir.[EDIT]kdrackgz,2020-12-05 09:11:33[/EDIT]
İnsanın bir ekosisteme dahil olabilmesi ancak diğer canlılar gibi doğal haliyle, yani çıplak ve aletsiz olarak mümkündür. Diğer her türlü durum sürece müdahaledir ve dengelerin bozulmasıyla sonuçlanır. Dolayısıyla geçirdiği evrimsel süreçte insan besin piramidinin en tepesinde, bir predatör ve hatta terminatör olarak ekosistemler üstü bir varlık konumuna gelmiştir. Bu iyi bişey mi kötü bişey mi tartışılır.
[/QUOTE]
İnsanın yaptığı her şey bahsettiğiniz gibi evrimsel sürecinin bir parçasıdır, bu sebeple her ne kadar yapay gibi gözükse de ben doğanın bir parçası olduğuna inanıyorum.
Bunun için size bir örnek vermek isterim. Yıllar önce Göreme de kiliselerdeki freskleri tamir eden İtalyan bir ressamla karşılaşıp muhabbet etme şansım oldu. Freskleri tamir ederken, eksikleri tamamlıyor ancak Ali'nin Ayşe'ye fresklere kazıyarak yazdığı ilan-ı aşkını kapatmıyordu. Sebebini sorduğumda da, on yıllar, yüz yıllar sonra o yazının da buranın tarihinin bir parçası olacağını söylemişti. Aldığım cevap çok hoşuma gitti ve bu konu içinde ugulayabiliriz bence. Nasıl o kazımalar bir tahribat gibi gözüktüğü halde tarihin bir parçası ise, insanın yaptığı şeyler her ne kadar yapay gibi gözükse de doğanın bir parçasıdır. Ve doğanın insan oğlunu çiğneyip bir kenara atması çok kolaydır, bence içinde bulunduğumuz covid salgını bunu çok güzel göstermiştir.[EDIT]kdrackgz,2020-12-05 09:11:33[/EDIT]
Beğenenler: [T]71002,The Last Samurai[/T]
+1: [T]71002,The Last Samurai[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 11:07
[QUOTE=Sheyda27]
Değerli arkadaşım neden beni hedef alıyorsun?
Benden önce noktalı tepkiler almışsın dikkatli bakmanı öneririm.sen beslemekten bahsetmedin besleyip doğaya salmaktan bahsediyorsun.Bu kadar kısa sürede yazdıklarını unutmuş olamazsın herhalde![/QUOTE]
[:D][:D][:D]
Herkes sana laf etmiş [:)))] Gerçekten ilginç olmuş [:cik:][:?]
Değerli arkadaşım neden beni hedef alıyorsun?
Benden önce noktalı tepkiler almışsın dikkatli bakmanı öneririm.sen beslemekten bahsetmedin besleyip doğaya salmaktan bahsediyorsun.Bu kadar kısa sürede yazdıklarını unutmuş olamazsın herhalde![/QUOTE]
[:D][:D][:D]
Herkes sana laf etmiş [:)))] Gerçekten ilginç olmuş [:cik:][:?]
+1: [T]175579,Sheyda27[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 11:47
[QUOTE=kdrackgz]
İnsanın yaptığı her şey bahsettiğiniz gibi evrimsel sürecinin bir parçasıdır, bu sebeple her ne kadar yapay gibi gözükse de ben doğanın bir parçası olduğuna inanıyorum.
Bunun için size bir örnek vermek isterim. Yıllar önce Göreme de kiliselerdeki freskleri tamir eden İtalyan bir ressamla karşılaşıp muhabbet etme şansım oldu. Freskleri tamir ederken, eksikleri tamamlıyor ancak Ali'nin Ayşe'ye fresklere kazıyarak yazdığı ilan-ı aşkını kapatmıyordu. Sebebini sorduğumda da, on yıllar, yüz yıllar sonra o yazının da buranın tarihinin bir parçası olacağını söylemişti. Aldığım cevap çok hoşuma gitti ve bu konu içinde ugulayabiliriz bence. Nasıl o kazımalar bir tahribat gibi gözüktüğü halde tarihin bir parçası ise, insanın yaptığı şeyler her ne kadar yapay gibi gözükse de doğanın bir parçasıdır. Ve doğanın insan oğlunu çiğneyip bir kenara atması çok kolaydır, bence içinde bulunduğumuz covid salgını bunu çok güzel göstermiştir.[/QUOTE]
Doğanın,doğal olanın tanımı bellidir ve öyle “bana görelerle” eğip bükemezsiniz. Bu mantıkla insanın yaptığı herşey evrimin parçası ve dünyada insan kaynaklı hiç bir sorun yok. Hepimiz gidip fresklere aşık olduğumuz kızın adını kazıyalım, saz kedilerini alıp pofidik tüylü ev kedilerine dönüştürelim, sazan balığını alıp yüzemeyen zavallı japonlara dönüştürüp son olarak elimizde tüfekle doğada gördüğümüz herşeye ateş edip tüy dikelim...
Gerçekten oldukça mantıklı! [EDIT]Foae,2020-12-05 11:48:00[/EDIT]
İnsanın yaptığı her şey bahsettiğiniz gibi evrimsel sürecinin bir parçasıdır, bu sebeple her ne kadar yapay gibi gözükse de ben doğanın bir parçası olduğuna inanıyorum.
Bunun için size bir örnek vermek isterim. Yıllar önce Göreme de kiliselerdeki freskleri tamir eden İtalyan bir ressamla karşılaşıp muhabbet etme şansım oldu. Freskleri tamir ederken, eksikleri tamamlıyor ancak Ali'nin Ayşe'ye fresklere kazıyarak yazdığı ilan-ı aşkını kapatmıyordu. Sebebini sorduğumda da, on yıllar, yüz yıllar sonra o yazının da buranın tarihinin bir parçası olacağını söylemişti. Aldığım cevap çok hoşuma gitti ve bu konu içinde ugulayabiliriz bence. Nasıl o kazımalar bir tahribat gibi gözüktüğü halde tarihin bir parçası ise, insanın yaptığı şeyler her ne kadar yapay gibi gözükse de doğanın bir parçasıdır. Ve doğanın insan oğlunu çiğneyip bir kenara atması çok kolaydır, bence içinde bulunduğumuz covid salgını bunu çok güzel göstermiştir.[/QUOTE]
Doğanın,doğal olanın tanımı bellidir ve öyle “bana görelerle” eğip bükemezsiniz. Bu mantıkla insanın yaptığı herşey evrimin parçası ve dünyada insan kaynaklı hiç bir sorun yok. Hepimiz gidip fresklere aşık olduğumuz kızın adını kazıyalım, saz kedilerini alıp pofidik tüylü ev kedilerine dönüştürelim, sazan balığını alıp yüzemeyen zavallı japonlara dönüştürüp son olarak elimizde tüfekle doğada gördüğümüz herşeye ateş edip tüy dikelim...
Gerçekten oldukça mantıklı! [EDIT]Foae,2020-12-05 11:48:00[/EDIT]
Beğenenler: [T]125030,lemur[/T]
+1: [T]125030,lemur[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 13:07
Artık esas konuya teğet geçen kuramsal tartışmalar yapıyoruz ama olsun. Laf lafı açıyor.
İnsan doğal bir varlık değildir. Doğaya yabancılaşmış, kültürel bir varlıktır. Bu durum tarım devriminin gerçekleştiği 10.000-20.000 yıl öncesinden beri böyle. Yani evrim vardır, bir de devrim vardır. 20.000 yıl önce yaşamış bulunan avcı-toplayıcı atalarımız gerçek anlamda ekosistemin bir parçası sayılabilirdi. İnsanın doğaya uyum yeteneği vardır. Fakat bu onu bir ekosistemin parçası yapmaz. Ulaştığı gelişmişlik düzeyinde ekosistemin dışında ve üzerindedir. Tabi ki bu durum bir ekosistemin çökmesinden insanın olumsuz etkilenmeyeceği anlamına gelmez.
İnsan doğal bir varlık değildir. Doğaya yabancılaşmış, kültürel bir varlıktır. Bu durum tarım devriminin gerçekleştiği 10.000-20.000 yıl öncesinden beri böyle. Yani evrim vardır, bir de devrim vardır. 20.000 yıl önce yaşamış bulunan avcı-toplayıcı atalarımız gerçek anlamda ekosistemin bir parçası sayılabilirdi. İnsanın doğaya uyum yeteneği vardır. Fakat bu onu bir ekosistemin parçası yapmaz. Ulaştığı gelişmişlik düzeyinde ekosistemin dışında ve üzerindedir. Tabi ki bu durum bir ekosistemin çökmesinden insanın olumsuz etkilenmeyeceği anlamına gelmez.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Aralık 2020 13:49
[QUOTE=Foae]
Doğanın,doğal olanın tanımı bellidir ve öyle “bana görelerle” eğip bükemezsiniz. Bu mantıkla insanın yaptığı herşey evrimin parçası ve dünyada insan kaynaklı hiç bir sorun yok. Hepimiz gidip fresklere aşık olduğumuz kızın adını kazıyalım, saz kedilerini alıp pofidik tüylü ev kedilerine dönüştürelim, sazan balığını alıp yüzemeyen zavallı japonlara dönüştürüp son olarak elimizde tüfekle doğada gördüğümüz herşeye ateş edip tüy dikelim...
Gerçekten oldukça mantıklı! [/QUOTE]
Beyedendi doğrudur veya yanlıştır, mantıklıdır veya mantıksızdır ama agresiflik yapmaya ters cevap vermeye gerek yok, kendi düşüncelerinizden farklı düşüncelere tahammülünüz olsun biraz, belki bu kadar şikayet ettiğiniz insanlık biraz daha güzelleşir !!![EDIT]kdrackgz,2020-12-05 14:09:16[/EDIT]
Doğanın,doğal olanın tanımı bellidir ve öyle “bana görelerle” eğip bükemezsiniz. Bu mantıkla insanın yaptığı herşey evrimin parçası ve dünyada insan kaynaklı hiç bir sorun yok. Hepimiz gidip fresklere aşık olduğumuz kızın adını kazıyalım, saz kedilerini alıp pofidik tüylü ev kedilerine dönüştürelim, sazan balığını alıp yüzemeyen zavallı japonlara dönüştürüp son olarak elimizde tüfekle doğada gördüğümüz herşeye ateş edip tüy dikelim...
Gerçekten oldukça mantıklı! [/QUOTE]
Beyedendi doğrudur veya yanlıştır, mantıklıdır veya mantıksızdır ama agresiflik yapmaya ters cevap vermeye gerek yok, kendi düşüncelerinizden farklı düşüncelere tahammülünüz olsun biraz, belki bu kadar şikayet ettiğiniz insanlık biraz daha güzelleşir !!![EDIT]kdrackgz,2020-12-05 14:09:16[/EDIT]
Beğenenler: [T]71002,The Last Samurai[/T]
+1: [T]71002,The Last Samurai[/T]
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir