Doğanın Mucizesi ( Yaralı Asker Balıklar)
Gönderim Zamanı: 12 Mart 2011 19:42
Doğanın Mucizesi mi olurmuş :D
ALLAH'IN MUCİZESİ..
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 14 Mart 2011 22:15
Bu konuyla alakalı bilimsel bir açıklama varmı acaba?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 03:31
Böyle şeyler insanı gerçekten garip düşüncelere sokuyor. Ben böyle şeyler bana inanması zor geliyor fakat bende çok kişiden duydum sanırım balıklı göl diyolar. Savaş sırasında azalan balıklar geriye yaralı geldiğini bende duymuştum. Hatta göle zarar vermek isteyenlerin başına çok musübet geliyormuş. Paylaşan kişinin yazıları arasında bi örneğide vardı.
Gerçekten çok enteresan paylaşım için teşekkürler
Gerçekten çok enteresan paylaşım için teşekkürler
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 10:11
[QUOTE=akvarist hsnblkn]Bu konuyla alakalı bilimsel bir açıklama varmı acaba?[/QUOTE]
Daha etkili bilimsel bir açıklama sizin için araştırırım fakat daha iyi bilimsel bir açıklama istiyorsanız gidip orayı kendi gözünüzle ziyeret etmek, halkı dinlemek ve yazıları okuyup bilgi edinmektir.
Saygılar...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 10:25
[QUOTE=terador]
Yaşanılan duyulan sayısız mucizelerden biri. Yazıda belirtilmemiş ama söylenenlere göre bu balıklar ne çoğalıyor, ne azalıyor ne de ürüyolarmış. Sayıları değişmeden aynı balıklar o suda yıllardır yüzerlermiş.
[/QUOTE] İyi de ölen balıkılarıda kedi köpek yemiyor gömüyoruz demişler yani balıkların azlaması lazım üremeden nasıl dengede duracaklarki tabiki allah büyük istediğini yapar ama yaptıklarının hepsinin bir açıklaması var bununda olmalı bence ürüyorlardır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 10:52
[QUOTE=hasan_ali05][QUOTE=terador]
Yaşanılan duyulan sayısız mucizelerden biri. Yazıda belirtilmemiş ama söylenenlere göre bu balıklar ne çoğalıyor, ne azalıyor ne de ürüyolarmış. Sayıları değişmeden aynı balıklar o suda yıllardır yüzerlermiş.
[/QUOTE] İyi de ölen balıkılarıda kedi köpek yemiyor gömüyoruz demişler yani balıkların azlaması lazım üremeden nasıl dengede duracaklarki tabiki allah büyük istediğini yapar ama yaptıklarının hepsinin bir açıklaması var bununda olmalı bence ürüyorlardır.
[/QUOTE]
Bu sırrı çözmek biraz zor bu açıklamayı benim yapmam da abes düşer Balıkların yaralı halde yaşamlarını nasıl sürdürüyolarsa üreme çoğalma yada azalma konusunda da vardır bir gizem.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 12:53
[QUOTE=terador][QUOTE=hasan_ali05][QUOTE=terador]
Yaşanılan duyulan sayısız mucizelerden biri. Yazıda belirtilmemiş ama söylenenlere göre bu balıklar ne çoğalıyor, ne azalıyor ne de ürüyolarmış. Sayıları değişmeden aynı balıklar o suda yıllardır yüzerlermiş.
[/QUOTE] İyi de ölen balıkılarıda kedi köpek yemiyor gömüyoruz demişler yani balıkların azlaması lazım üremeden nasıl dengede duracaklarki tabiki allah büyük istediğini yapar ama yaptıklarının hepsinin bir açıklaması var bununda olmalı bence ürüyorlardır.
[/QUOTE]
Bu sırrı çözmek biraz zor bu açıklamayı benim yapmam da abes düşer Balıkların yaralı halde yaşamlarını nasıl sürdürüyolarsa üreme çoğalma yada azalma konusunda da vardır bir gizem.
[/QUOTE]
Büyüklerimin anlattıklarına göre;
Bu balıklar 2 çeşitmiş.
1. Asker balıklar
2. normal balıklar.
Sadece normal balıklar ürüyor diye biliyorum. Asker balıklar ölmüyomuş. Tabi spekülasyonda olabilir. Bana söyleneni aktarıyorum sadece...
Bu balıklar 2 çeşitmiş.
1. Asker balıklar
2. normal balıklar.
Sadece normal balıklar ürüyor diye biliyorum. Asker balıklar ölmüyomuş. Tabi spekülasyonda olabilir. Bana söyleneni aktarıyorum sadece...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 13:43
[QUOTE=akvarist hsnblkn]Bu konuyla alakalı bilimsel bir açıklama varmı acaba?[/QUOTE]
[1] Salim Hayta, İlkokul Mezunu, Sıvacı Ustası.
[2] Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1996 Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 267, Süreli Yayınlar Dizisi: 34, S. 151, Ankara-1998
* Bu örnekleri eski muhtar Mehmet Yayla anlattı. Kaynak kişi olarak seçtiğimiz muhtar, ilkokul mezunu, 65 yaşında ve evlidir. Yukarda belirtilen örnekler kendisinden alınmıştır. (M.T.)
[3] Tezcan, Prof. Dr. Mahmut, Savaş Balıkları, Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1996 Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 267, Süreli Yayınlar Dizisi: 34, S. 151, 152, Ankara-1998
[4] Tezcan, Prof. Dr. Mahmut, Savaş Balıkları, Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1996 Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 267, Süreli Yayınlar Dizisi: 34, S. 152, Ankara-1998
(alıntıdır)
--------------------------------------------------------------------------------
KAYNAK:
KAYNAK:
[1] Salim Hayta, İlkokul Mezunu, Sıvacı Ustası.
[2] Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1996 Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 267, Süreli Yayınlar Dizisi: 34, S. 151, Ankara-1998
* Bu örnekleri eski muhtar Mehmet Yayla anlattı. Kaynak kişi olarak seçtiğimiz muhtar, ilkokul mezunu, 65 yaşında ve evlidir. Yukarda belirtilen örnekler kendisinden alınmıştır. (M.T.)
[3] Tezcan, Prof. Dr. Mahmut, Savaş Balıkları, Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1996 Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 267, Süreli Yayınlar Dizisi: 34, S. 151, 152, Ankara-1998
[4] Tezcan, Prof. Dr. Mahmut, Savaş Balıkları, Türk Halk Kültürü Araştırmaları 1996 Kültür Bakanlığı Halk Kültürlerini Araştırma ve Geliştirme Genel Müdürlüğü Yayınları: 267, Süreli Yayınlar Dizisi: 34, S. 152, Ankara-1998
(alıntıdır)
--------------------------------------------------------------------------------
Halk arasında “Yaralı Balıklar”, “Asker Balıklar” diye anılmaktadır. Prof. Dr. Mahmut Tezcan “Savaş Balıkları” demiştir.
Ilıpınar Köyü- Çankırı ili
Ilıpınar Köyü, Dumanlı Dağı’nın kuzey eteklerinde kurulmuştur. Atkaracalar İlçesi’nin bir köyüdür ve ilçeye uzaklığı bir kilometredir.
Ilıpınar köyü halkı, tarım ve hayvancılıkla geçinmektedir. Günümüzde Çankırı genelinde olduğu gibi gurbetçisi çoktur.
Ilıpınar Köyü adını, köy önünde bulunan ufak bir ılıcadan almaktadır. Daha önce ufak bir birikinti olan, zamanla etrafı çevrilerek göl haline getirilen bu suyun ayağı gölden akarak devam eder. Köyün halkı tarafından “mukaddes” addedilen, ”Yaralı Balıklar” bu gölde yaşamaktadır.
Bu balıkların yaygın şekilde gündeme gelmesi 1974 Kıbrıs Savaşı dönemidir. Ondan önce de bu balıklarlardan bahsedildiği, ama Kıbrıs Savaşı’ndan bu olayın yeniden gündeme geldiği ve bu dönmede bu olayın yeniden bizzat yaşayanlar tarafından görülüp, şahit olunduğu dile getirilmektedir. Yani efsane 1974 yılında bizzat yaşanmış ve gerçek olduğu çevre halkı tarafından görüldüğü dile getirilmiştir.[1]
Yaralı balıklar, sadece köyde değil, çevrede de tanınmakta ve adından bahsettirmektedir. Adı etrafında değişik efsanelerle de anılmaktadır. Mesela, balıkların katıldığı ama günümüzde bilinmeyen bir savaşta vurularak yaralandığı (gazi) anlatılırken diğer yandan Kıbrıs Savaşı’na 1974 yılında katıldığı daha önce Yunan Savaşına ve başka savaşlara da katılmış oldukları belirtiliyor.
Bunun yanında bu balıkların kendi varlıklarını korudukları da anlatılanlar arasındadır. Bu balıklar bulundukları mevkiden uzaklaştığında veya birisi tarafından uzaklaştırıldığında tutularak zarar verildiği halde mutlaka onlarında bu kişilere zarar verdikleri belirtilmekte ve çevredeki insanlar tarafından teyit edilmektedir.
Balıkların buraya nereden ve nasıl geldikleri hakkında hiçbir bilgi yoktur. Köyün hemen yakınında bulunan doğal bir göl vardır. Balıklar bu gölde yaşamaktadır. Köylüler balıklar için özel bir çaba gösterilmediğini ama burada balıkların tamamen doğal şartlar altında hayatlarını sürdürdüklerini belirtmektedir. Gölün balık gelecek şekilde başka bir su kaynağı ile bağlantısı da yoktur.[2]
Köylüler ve civar köylerde bulunanlar bu balıklar sorulduğunda mistik bir havaya büründürülerek bu balıkların eren / evliya gözüyle anlatıldığına şahit olunuyor. Şimdi de günümüzde anlatıldığı haliyle “yaralı balıklar” aslında “Gazi Balıklar” diyebileceğimiz anlatılarla konuyu belirliyorlar. Çünkü balıkların vücudundaki / sırtında diye söylüyorlar- yaralar, balıkların yine bir savaş zamanı, savaşa katıldığını, bir sıkıntılı an geçirerek, askerin tarandığını bu sırada balıkların yaralandığını anlatmaktadırlar. Savaş sonrasında balıklar döndüğünde, yaralanmış olduğunu köylüler fark ediyor. Ama bu yaralar aradan uzun zaman da geçse hala iyi olmamış ve yaralı balıklar hayatlarını böyle sürdürmektedirler.
Balıklarda bulunan yaralarla ilgili olarak daha çok -en son- 1974 yılında Kıbrıs Savaşı’nda, balıkların gölden kaybolduğunu savaş sonrası geri döndüğü ve yaralanma olayının bu savaşlarda olduğu savunulmaktadır. Bu fikir, çevreye de yayılmış Çankırı’da da anlatılmaktadır. Diğer bir fikir ise yunan Savaşında gerçekleşmiştir. Köy çevresinde ve Ilgaz İlçesi’nde pek çok kişi tarafından bu iki görüş de anlatılarak dile getirilmektedir.
Balıklarla ilgili olarak bilgi almak üzere birlikte gittiğimiz Prof. Dr. Mahmut Tezcan, göldeki balıklar hakkında, “Gölde iki renkli balık vardır, Bir kısmı açık, diğeri koyu renkli. Gölde ufak bir su birikintisi.,Burası bir kaynak, ılık bir su. Kışın su ılık olduğu için balıklara bir zararı olmuyormuş. Balıkların özel bir beslenme biçimi yok. Onlar kendi kendine besleniyor. Yalnız çevrede oynayan çocuklar balıklara ekmek vs gibi yiyecek atılıyor. Balıkların görüntüsü kefale benziyor. Fakat sazan da olabilir diyor.
Bu balıkların kutsallığını hiçe sayarak köye gelen çeşitli kişiler balıkları tutma girişiminde bulunmuşlar. Örneğin bir öğretmen balıkları yakalayıp eve götürmüş. Balıkları tavaya atıp kızartırken yağlar hanımının yüzüne sıçramış ve hanımının yüzü tamamen yanmış. Ilgazlı bir orman şefi de balıkları tutup bir tencereye koymuş. Balıklar beyazlaşmış ve ölmüş. Ilgaz’daki havuza götürmek için balıkları tutmuşlar, adama bir süre sonra felç gelmiş.*
Köylüler, bunları her kim yaparsa bayına bir felaket geleceği inancında. Yukarıda belirttiğimiz örnekleri bütün köylüler biliyor. Çardak Kahvehanesinde görüştüğümüz köylüler balıkları kimsenin yakalamaya cesaret edemediğini ve yakalayanın başına kötülük geleceği inancındadırlar... Bu balıklar ne azalıyor ne de çoğalıyor.
Eski muhtar, gölün dört bir tarafına duvar ördürmüş ve duvarın üzerine tel çektirmiş. Böylece göle çocukların vs girmesi önlenmiştir. Köylülerin bir kısmı bu balıklara “Savaş Balığı” diyorlar.” Demektedir. Yine aynı şekilde, “Kars’ın bir köyün de aynı bir hikâye ile köylüler, bu balıkların Kıbrıs Savaşı’nda kaybolduklarını ve sonrada yaralı olarak döndüklerini söylüyorlar.”[3]
“Aynı inanış ve balıkların Darende’nin /Malatya/merkezinde olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.
Demek ki aynı motif, Anadolu’nun bir çok yerlerinde bulunmaktadır.”[4]
Aslında bu balıklar ile ilk anlatıyı duyduğumuzda, “bir masa kadar büyüklükte” olduğu söylenmişti. Ama, Prof. Dr. Mahmut Tezcan’la katıldığımız gezi sırasında gölün daha önceden kendi halinde doğal olarak bulunurken basit bir koruma altına alındığını görmüştük. Daha sonra bu gölün yeniden elden geçirildiğini ve etrafının çevrilerek havuz şekline getirilmiş olduğunu duyduk.
Yaralı/Asker Balıklar hakkındaki anlatılar hala çevremizde kulaktan kulağa yayılmakta, şifahi olarak bu anlatılar gündemini korumaya devam etmektedir. Bunun sonucu olarak da köye ziyaretlerde bulunulmasın sebep olmaktadır. Ilıpınar Köyü’ndeki bu balıklar yaralı hallerini hala koruyarak, Ilıpınar gölündeki yaşantılarını sürdürmeye devam etmektedir.
Ayrıca Tubitakın yayınladığı Türkiye de bulunan Balık Türlerinin Türkçe ve Bilimsel adında da aynen ''ASKER BALIKLARI'' adı ile geçtiği görülmektedir.
Ilıpınar Köyü- Çankırı ili
Ilıpınar Köyü, Dumanlı Dağı’nın kuzey eteklerinde kurulmuştur. Atkaracalar İlçesi’nin bir köyüdür ve ilçeye uzaklığı bir kilometredir.
Ilıpınar köyü halkı, tarım ve hayvancılıkla geçinmektedir. Günümüzde Çankırı genelinde olduğu gibi gurbetçisi çoktur.
Ilıpınar Köyü adını, köy önünde bulunan ufak bir ılıcadan almaktadır. Daha önce ufak bir birikinti olan, zamanla etrafı çevrilerek göl haline getirilen bu suyun ayağı gölden akarak devam eder. Köyün halkı tarafından “mukaddes” addedilen, ”Yaralı Balıklar” bu gölde yaşamaktadır.
Bu balıkların yaygın şekilde gündeme gelmesi 1974 Kıbrıs Savaşı dönemidir. Ondan önce de bu balıklarlardan bahsedildiği, ama Kıbrıs Savaşı’ndan bu olayın yeniden gündeme geldiği ve bu dönmede bu olayın yeniden bizzat yaşayanlar tarafından görülüp, şahit olunduğu dile getirilmektedir. Yani efsane 1974 yılında bizzat yaşanmış ve gerçek olduğu çevre halkı tarafından görüldüğü dile getirilmiştir.[1]
Yaralı balıklar, sadece köyde değil, çevrede de tanınmakta ve adından bahsettirmektedir. Adı etrafında değişik efsanelerle de anılmaktadır. Mesela, balıkların katıldığı ama günümüzde bilinmeyen bir savaşta vurularak yaralandığı (gazi) anlatılırken diğer yandan Kıbrıs Savaşı’na 1974 yılında katıldığı daha önce Yunan Savaşına ve başka savaşlara da katılmış oldukları belirtiliyor.
Bunun yanında bu balıkların kendi varlıklarını korudukları da anlatılanlar arasındadır. Bu balıklar bulundukları mevkiden uzaklaştığında veya birisi tarafından uzaklaştırıldığında tutularak zarar verildiği halde mutlaka onlarında bu kişilere zarar verdikleri belirtilmekte ve çevredeki insanlar tarafından teyit edilmektedir.
Balıkların buraya nereden ve nasıl geldikleri hakkında hiçbir bilgi yoktur. Köyün hemen yakınında bulunan doğal bir göl vardır. Balıklar bu gölde yaşamaktadır. Köylüler balıklar için özel bir çaba gösterilmediğini ama burada balıkların tamamen doğal şartlar altında hayatlarını sürdürdüklerini belirtmektedir. Gölün balık gelecek şekilde başka bir su kaynağı ile bağlantısı da yoktur.[2]
Köylüler ve civar köylerde bulunanlar bu balıklar sorulduğunda mistik bir havaya büründürülerek bu balıkların eren / evliya gözüyle anlatıldığına şahit olunuyor. Şimdi de günümüzde anlatıldığı haliyle “yaralı balıklar” aslında “Gazi Balıklar” diyebileceğimiz anlatılarla konuyu belirliyorlar. Çünkü balıkların vücudundaki / sırtında diye söylüyorlar- yaralar, balıkların yine bir savaş zamanı, savaşa katıldığını, bir sıkıntılı an geçirerek, askerin tarandığını bu sırada balıkların yaralandığını anlatmaktadırlar. Savaş sonrasında balıklar döndüğünde, yaralanmış olduğunu köylüler fark ediyor. Ama bu yaralar aradan uzun zaman da geçse hala iyi olmamış ve yaralı balıklar hayatlarını böyle sürdürmektedirler.
Balıklarda bulunan yaralarla ilgili olarak daha çok -en son- 1974 yılında Kıbrıs Savaşı’nda, balıkların gölden kaybolduğunu savaş sonrası geri döndüğü ve yaralanma olayının bu savaşlarda olduğu savunulmaktadır. Bu fikir, çevreye de yayılmış Çankırı’da da anlatılmaktadır. Diğer bir fikir ise yunan Savaşında gerçekleşmiştir. Köy çevresinde ve Ilgaz İlçesi’nde pek çok kişi tarafından bu iki görüş de anlatılarak dile getirilmektedir.
Balıklarla ilgili olarak bilgi almak üzere birlikte gittiğimiz Prof. Dr. Mahmut Tezcan, göldeki balıklar hakkında, “Gölde iki renkli balık vardır, Bir kısmı açık, diğeri koyu renkli. Gölde ufak bir su birikintisi.,Burası bir kaynak, ılık bir su. Kışın su ılık olduğu için balıklara bir zararı olmuyormuş. Balıkların özel bir beslenme biçimi yok. Onlar kendi kendine besleniyor. Yalnız çevrede oynayan çocuklar balıklara ekmek vs gibi yiyecek atılıyor. Balıkların görüntüsü kefale benziyor. Fakat sazan da olabilir diyor.
Bu balıkların kutsallığını hiçe sayarak köye gelen çeşitli kişiler balıkları tutma girişiminde bulunmuşlar. Örneğin bir öğretmen balıkları yakalayıp eve götürmüş. Balıkları tavaya atıp kızartırken yağlar hanımının yüzüne sıçramış ve hanımının yüzü tamamen yanmış. Ilgazlı bir orman şefi de balıkları tutup bir tencereye koymuş. Balıklar beyazlaşmış ve ölmüş. Ilgaz’daki havuza götürmek için balıkları tutmuşlar, adama bir süre sonra felç gelmiş.*
Köylüler, bunları her kim yaparsa bayına bir felaket geleceği inancında. Yukarıda belirttiğimiz örnekleri bütün köylüler biliyor. Çardak Kahvehanesinde görüştüğümüz köylüler balıkları kimsenin yakalamaya cesaret edemediğini ve yakalayanın başına kötülük geleceği inancındadırlar... Bu balıklar ne azalıyor ne de çoğalıyor.
Eski muhtar, gölün dört bir tarafına duvar ördürmüş ve duvarın üzerine tel çektirmiş. Böylece göle çocukların vs girmesi önlenmiştir. Köylülerin bir kısmı bu balıklara “Savaş Balığı” diyorlar.” Demektedir. Yine aynı şekilde, “Kars’ın bir köyün de aynı bir hikâye ile köylüler, bu balıkların Kıbrıs Savaşı’nda kaybolduklarını ve sonrada yaralı olarak döndüklerini söylüyorlar.”[3]
“Aynı inanış ve balıkların Darende’nin /Malatya/merkezinde olduğunu öğrenmiş bulunmaktayız.
Demek ki aynı motif, Anadolu’nun bir çok yerlerinde bulunmaktadır.”[4]
Aslında bu balıklar ile ilk anlatıyı duyduğumuzda, “bir masa kadar büyüklükte” olduğu söylenmişti. Ama, Prof. Dr. Mahmut Tezcan’la katıldığımız gezi sırasında gölün daha önceden kendi halinde doğal olarak bulunurken basit bir koruma altına alındığını görmüştük. Daha sonra bu gölün yeniden elden geçirildiğini ve etrafının çevrilerek havuz şekline getirilmiş olduğunu duyduk.
Yaralı/Asker Balıklar hakkındaki anlatılar hala çevremizde kulaktan kulağa yayılmakta, şifahi olarak bu anlatılar gündemini korumaya devam etmektedir. Bunun sonucu olarak da köye ziyaretlerde bulunulmasın sebep olmaktadır. Ilıpınar Köyü’ndeki bu balıklar yaralı hallerini hala koruyarak, Ilıpınar gölündeki yaşantılarını sürdürmeye devam etmektedir.
Ayrıca Tubitakın yayınladığı Türkiye de bulunan Balık Türlerinin Türkçe ve Bilimsel adında da aynen ''ASKER BALIKLARI'' adı ile geçtiği görülmektedir.
İncelemek İsteyenler İçin:
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 13:52
Aslında bu tür göletlerden Anadolu'nun dört bir yanında vardır...Her birimiz bir şekilde rast gelmişizdir büyük ihtimalle.Ama ben bu balıkların doğa üstü bir canlı olduklarına inanmıyorum...Onları kutsal birer canlı olarak görmekte pek doğru değil bence.Tabiki insanlar neye inanmak isterlerse inanabilirler...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 14:06
[QUOTE=T3kniker]Aslında bu tür göletlerden Anadolu'nun dört bir yanında vardır...Her birimiz bir şekilde rast gelmişizdir büyük ihtimalle.Ama ben bu balıkların doğa üstü bir canlı olduklarına inanmıyorum...Onları kutsal birer canlı olarak görmekte pek doğru değil bence.Tabiki insanlar neye inanmak isterlerse inanabilirler... [/QUOTE]
İnanç, yaşayış farklılıkları ve kişisel fikirlere saygı duyuyorum. Doğada bir sürü mucizevi olaylar mevcuttur tabikide kimimiz photoshop zannederiz çıplak gözle gördüğümüz zamanda hakikaten öyleymiş deriz. Burdaki tek farklılık ise gölde sadece tek bir balığın yaralı olarak hayatına devam etmesi değil bütün balıkların hem de yaşam fonksiyonları dışarda yüzer halde yaşamlarına devam etmeleri hemde yıllar boyu.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 15 Mart 2011 14:16
Murat hocam balıkların o şekilde yaşamlarını idare etmelerinin bir bilimnsel açıklaması vardır...Bence sayını fazlalığından kaynaklanan saldırılar olmuş kendi aralarında.Benim söylemek istediğim bu balıklara doğa üstü güçler verilmesi.Savaşlara katıldılar sonra geri geldiler falan...Yine söylüyorum Anadolu'nun çeşitli yerlerinde yüzlerce böyle hikaye vardır...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir