Nedir Bizim Milletin Agresif Balık Aşkı?
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 08:59
Konu ele alınırken "Agresif balıklar" ile "Agresif insanlar" ayrımının iyi yapılması gerekir.
Balıklar sonuçta "biri bana canlı hayvan atsın da onu parçalayayım" diye bir tepki vermiyor. Hele "çekilen videolarda başrol oynayayım" hiç demiyor. Bunları yapanlar insanlardır. Ona göre yazarken dikkat edilmelidir.
Ayrıca konu direk "Piranha" konusuna dönmeye başladı. Eğer bu yöne dönerek devam ederse ve tepkiler gelirse konunun kilitlenmesi kaçınılmaz olur.
Balıklar sonuçta "biri bana canlı hayvan atsın da onu parçalayayım" diye bir tepki vermiyor. Hele "çekilen videolarda başrol oynayayım" hiç demiyor. Bunları yapanlar insanlardır. Ona göre yazarken dikkat edilmelidir.
Ayrıca konu direk "Piranha" konusuna dönmeye başladı. Eğer bu yöne dönerek devam ederse ve tepkiler gelirse konunun kilitlenmesi kaçınılmaz olur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 10:10
Valla bence sert balıklar biraz daha karizmatik duruyorlar akvaryumda. Seyri güzel, beslemesi zevkli cichlid, tetra, canlı doğurandansa etcil, piranha ve astronotlar daha çok revaçta
Birde şu var; canlı doğuranlarda sürekli yavru alımı ve kendi yavrularını yediklerinden az yavru alınması, cicchlid lerde hastalıklar ile ilgili açılmış onlarca konu bakıldığında insanı bu sert balıklarada itiyor. Tetra'ların su şartlarına uyum zorluğuda bu sebeplerden
Birde şu var; canlı doğuranlarda sürekli yavru alımı ve kendi yavrularını yediklerinden az yavru alınması, cicchlid lerde hastalıklar ile ilgili açılmış onlarca konu bakıldığında insanı bu sert balıklarada itiyor. Tetra'ların su şartlarına uyum zorluğuda bu sebeplerden
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 10:43
[QUOTE=Calvus21]Ben canım chilidler varken dediğimde balıkların popülerliğinden baz aldım.Citronx "abi"(çünkü sitede herkese abi diyorum küçüğüç ben çok küçüğüm) orda zevkler ve renkler tartışılmaz ancak insanlar alakasızb alıkları biibirine yedirip sadistlik yaparsa problem budur.Ayrıca siz piranha besliyorsunuz diye alınayın ben bu konuyu "ahaha bak nasıl yiyor japon balığını" diyen varlıklar için açtım[/QUOTE]
citronx 2010-05-05 10:43:53
Güzel kardeşim kimseye bu konuyu neden açıyorsun diye sormaya ben dahil hiç kimsenin hakkı yok,bunun için burada yönetim var onlar gerekeni zaten yaparlar. Benim anlatmak istediğim,nasıl ki sevmediğim akvaryumuma asla sokmayacağım balıklar var iken,ancak bunu sadece birebir görüştüğüm samimi olduğum insanlara söyleyip konuşurken,burada herkese saygı duyup,isteyen istediği balığı besler derken,beslediğim balık hakkında saçma sapan,bilip bilmeden,davranışlarından,beslenme şekillerine kadar doğruluk payı olmayan şeyler okuduğum zaman ister istemez üzülüyorum. Yukarıdaki mesajı yazdıktan sonra,kendi kendime neden yazdın ki Faruk,ne gerek vardı dedim hatta. Ama olsun evet piranha besliyorum,balıklar ne soğuk türler,ne de beni soğutacak kadar can sıkıcı türler. Çok keyif alarak besliyorum,discus beslerken yapmadığım kadar kendileriyle ilgileniyor,diyetlerine dikkat ediyorum. Bu benim adıma yeterli ve keyif veren bir durum,gerisi de benim adıma bomboş şeyler.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 11:14
[QUOTE=Calvus21]Arkadaşlar dikkat etmişsinizdir "Akvaryum Ve Tür Tavsiyesi" bölümündeki konuların %80inin içinde "pirana,astronot vb." agresif balıklarbeslemek istiyorum diyen arkadaşlarımız var.Şimi soruyorum neden arkadaşım,neden agresif balık besliyorsunuz ne güzel barışçıl canım chiclidler,canlı doğuranlar,tetralar dururken neden agresif balık besemeyi istiyoruz bunu anlamış değilim.Sizce bunun nedeni nedir?[/QUOTE]
İlginç bir konu. Aslında bu konu biraz benim uzmanlık alanıma girmekte. "Uzmanlık" sözcüğünü ukalalık olsun diye kullanmadım, psikolojik danışma uzmanı olduğum için bu konuda mesleğim çerçevesinde yorumda bulunmam iyi olur diye düşündüm.
Psikolojide "savunma mekanizmaları" olarak adlandırılan bir konu vardır. Bu konu, psikolojide en sevdiğim konulardan biridir. Nedendir bilmem, eğlenceli bulurum hep. Saçma bulabilirsiniz. Eğlenceli olduğunu düşünmemin nedeni, daha doğrusu ilgimi çekmesinin nedeni, günlük hayatta bu "psikolojik savunma mekanizmaları"nı herkesin (istisnasızdır) kullanıyor oluşudur.
Psikolojik savunma mekanizmaları, bireyin ortama adaptasyonunda ve gelişiminde çok önemli bir yere sahiptir. Zaten kişilik gelişimi ile ilgili en dikkat çekici nokta, sürekliliğinin oluşudur. Yani kişilik gelişimi süreklilik içerisindedir. Bu değişim tüm ömür boyu devam eder. En belirgin olarak değişimlerin olduğu dönemler; bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemleridir.
Kişilikte meydana gelen değişimler, şunlarla birlikte ortaya çıkar:
a- Olgunlaşma
b- Düş kırıklıkları ve üzüntü verici durumlar
c- Kişisel yetersizlikler
Yani bireyin olgunlaşma süreci (tüm yaşamı) içerisinde karşılaştığı engelleyici durumlar ve kişinin bu engellerle mücadelesi, bireyin kişiliğini geliştirir. Bu gelişim içerisinde bireyin egosu, bireyi korumak amacı ile bir takım savunma mekanizmalarına başvurur. Herkes (istisnasız) hayata uyumda bu savunma mekanizmalarından bir tanesini veya birkaç tanesini kullanır.
Yani kısaca kişilik; gelişim ve savunma mekanizmalarının toplamıdır denebilir.
Savunma mekanizmalarının neler olduğuna değinmeden önce "çatışma" kavramından kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.
Çatışmayı kısaca şu şekilde tanımlayabiliriz: Bireyin birbirleriyle bağdaşmayan birden çok dürtü nesnesi ile karşılaşmasıdır.
Örnek: Ertesi gün sevdiği bir dersten yazılı sınavı olan ve bu sınava çalışması gereken bir öğrencinin, aynı zamanda çok severek izlediği ve hiçbir bölümünü kaçırmamaya çalıştığı bir dizi filmi de izlemek istemesi... Yani öğrenci ders çalışması gerektiğini biliyor, ders çalışmak da istiyor, ama çalışması gereken saatte de çok sevdiği bir dizi film var. Tanımda da görüldüğü gibi bu durumda iki adet dürtü nesnesi (sınav ve dizi) var. Öğrenci, bu durumda bir çatışma yaşamaktadır.
Bir örnek de hobimizle ilgili olarak verebiliriz: Evinde 500 küsür litrelik bir akvaryum daha kurmak isteyen bir hobicinin bu isteğine ev haklının sıcak bakmaması... Bu durumda da çatışma söz konusudur. Hobici bir yandan 500 küsür litrelik bir akvaryum daha kurmak istemektedir, ancak ev haklı ile gerilim yaşamaktan yana da değildir.
Çatışmalar 3 grupta incelenebilir:
a- Yanaşma-yanaşma: İki ya da daha çok istek yanyana bulunduğunda ve kişi bunlardan birini seçmek zorunda kaldığında ortaya çıkar. Verdiğim ilk örnek (yazılı sınava çalışma zorunluluğu ve sevilen dizi filmi izleme isteği) buna örnek olarak gösterilebilir.
b- Uzaklaşma-uzaklaşma: İki ya da daha çok olumsuz durum karşısında kalmaktır.
c- Yanaşma-uzaklaşma: Bir isteğin hem olumlu, hem olumsuz yanlarının bulunması durumunda ortaya çıkar. Verdiğim ikinci örnek (hobicinin ikinci bir akvaryum kurma isteğine karşılık ev halkının buna sıcak bakmaması) tam olarak bu çatışmaya örnektir.
Belli başlı savunma mekanizmalarını anlatmaya çalışayım. Bunları anlatırken, örneklerin bizler için daha akılda kalıcı olmasını sağlamak için yeri geldiğinde hobimizle ilgili örnekler sunmaya çalışacağım.
Belli başlı savunma mekanizmaları şunlardır:
Bastırma (Repression): Bazı anı ve deneyimlerin bilinçdışına itilmesi ve orada tutulması durumudur. Bilinçdışına itilen ve orada tutulan dürtü, istek, anı ve duyguların bilinç düzeyine çıkması genelde benlik tarafından kabul edilmez. Yani bunlar üstbenlikçe (süperego) yargılanır, yasaklanır ve benliğe acı ve bunaltı veren öğelerdir. Bu nedenle bastırılırlar. Günlük yaşamda dil ve hareket sürçmeleri olarak belirebilir.
Yadsıma (İnkar-Denial): Benlik için tehlikeli olarak algılanan bir gerçeği yok saymak, görmemek, değişik derecelerde oldukça yaygın olarak kullanılan bir ilkel savunma biçimidir. Birçok kusurumuzu, utanç ya da suçluluk doğuran eski deneyimlerimizi bilinç altına itmekle kalmayız. Bunları hiç yaşanmamış gibi de algılayabiliriz. Bir forumdan atılan bir üyenin, o forumu yok sayarak o forumla ilgili hiçbir şey bilmek istememesi gibi...
Yansıtma (Projection): Bazı duyguların, olayların vs dışarıya aktarılması; yansıtılıp dışarıdaymış veya dışarıdan kendisine yöneltiliyormuş gibi algılanmasıdır.
Ödünleme (Compensation): Yetersizlik duyguları sonucunda bir insanın başka bir konuya yoğunlaşarak başarı elde etmesi ve yetersiz olduğu alanla ilgili duygularının üstesinden bu şekilde gelmeye çalışmasıdır. Bedensel sakatlığı bulunan bir insanın çok yetkin bir bilim adamı olması, derslerinde başarılı olamayan bir gencin okul takımında kaptan olması gibi...
Yüceltme (Sublimation): Toplum tarafından onaylanmayan ilkel nitelikli dürtü, eğilim ve isteklerin toplumca beğenilen etkinliklere dönüştürülmesidir. Saldırganlık içgüdüleri olması gerekenden daha yoğun olan birinin kasaplık mesleğini seçmesi, cinsel içgüdüleri normalden biraz daha yoğun olan birinin "nü" tarzda resimler çizerek resim dalında beğenilen bir sanatçı olması gibi... Bu durumu akvaryum hobisi kapsamında değerlendirirsek, bazı hobicilerin içlerindeki saldırganlık dürtülerini agresif balıklar (piranha, astronot vs) besleyerek giderdiklerini düşünebiliriz. Bu ifadelerim bir eleştiri olarak algılanmasın, gayet doğal bir şeyden bahsediyorum. İşte bu kısım, forumdaki bu başlıkla ilgili olan durumdur.
Yer Değiştirme (Displacement): Bir dürtü veya duygunun, asıl nesneden bir başka nesneye yöneltilmesidir. Buna en basit örnek; okulda öğretmeninden fırça yiyen -ama sesini çıkartamayan- öğrencinin sınıftaki kendinden zayıf bir öğrenciye sataşmasıdır.
Karşıt Tepki Oluşturma (Reaction-Formation): Bireyin, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek benliğini savunması durumudur. Yani benliğinin kabul etmediği birçok dürtü ve gereksinimleri aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışmasıdır. İçindeki kin ve nefret eğilimlerine karşı aşırı kibar ve aşırı nazik olmaya çalışmak gibi...
Duygusal Soyutlanma (Emotional Insulation): Duygusal ihtiyaçların üzerinin üzerinin kapakla örtülmesi gibi bir şeydir. Örneklerle açıklamak yerinde olacak sanırım. Bireyin diğer insanlardan bağımsızlık kazanarak duygusal ihtiyaçlarının onlar tarafından etkilenmesine karşı önlem almasıdır diyebiliriz. Örneğin; uzun süre cezaevinde kalan kişilerin, engellenmiş olmanın verdiği acıdan korunmak için giderek duygusal bir soyutlanma içine girmeleri ve ertesi günü düşünmeden her günü geldiğince yaşamaları gibi.
Yapma-Bozma (Undoing): Bu mekanizma, bireyin kendisi ve çevresi tarafından onaylanmayacak düşünce ya da davranıştan vazgeçmesi, eğer böyle bir söz ya da eylem dışa vurulmuşsa ortaya çıkan durumu onarmasıyla belirlenir. Günlük hayatta sıkça kullanılır. Örneğin; kusurlu davranışlarımız için özürler dileriz, günahlarımıza karşılık sadakalar veririz.
Dönüştürme (Conversion): Anksiyete (korku, kaygı) yaratabilecek bilinçdışı duyguların bilinç düzeyine erişmesini engelleyebilmek ya da zorlama yaratan çevresel durumlardan kaçabilmek amacıyla ve gerçek bir organik nedeni olmayan bedensel hastalık belirtileri biçiminde ortaya çıkan, nevrotik düzeyde bir savunma mekanizmasıdır. Yani örneğin bedensel bir nedeni olmaksızın çeşitli ağrılardan şikayet etmek gibi... Mesela; akvaryumun olduğu odanın düzenlenmesi için eşim beni ikaz ettiği anda hasta olabilirim, başım ağrıyabilir ve akşama kadar halsiz ve hasta bir şekilde yatabilirim.
Asetizm (Çilecilik-Zahitlik): Genelde ergenlerde görülür. Bu evrede, kişisel veya sosyal baskı ve inhibisyonlardan gerçekten etkilenen bir gençte, cinsel dürtüler dayanılmaz bir kerteye gelince, cinsiyet başta olmak üzere tüm haz verici faaliyetlerden bir el çekme gözlenir.
Fantezi: Fanteziler insan zihni tarafından çatışmaları çözmek, daha doğrusu onlardan kaçmak için yaratılmış yedeklerdir. Bilinçli olanlara "gündüz düşleri" denir. Benim akvaryum konulu resimler çizmem sanırım bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Bahane Bulma (RASYONALİZASYON): Hayal kırıklığı durumunu hafifleten bir mekanizmadır. Birey, kabul görmeyecek durumların yarattığı kaygıyı önlemek ya da ondan kaçınmak için bu mekanizmayı kullanır. Örneğin; forumun kurallarına hiç uymayan ve defalarca bu konudan dolayı uyarılmasına rağmen uymamaya devam eden bir forum üyesi eğer forumdan atılırsa "Zaten doğru dürüst bir foruma da benzemiyordu!" diyebilir.
Özdeşim Kurma: Bireyin başkası gibi duyma, düşünme ve davranma yoluyla onun ulaşmak istediği amaçlara ulaştığını ya da ulaşacağını sanmasıdır. Örneğin; bir çocuk,anne ve babası önemli kişiler olduğu için kendini önemli sanabilir. Ünlü bir sanatçı veya sporcu ile özdeşim kurulabilir, onun gibi davranılmaya çalışılabilir.
Bu verileri, www.psikolojikdanisma.net sitesindeki verilerden faydalanarak akvaryum hobisiyle harmanladıktan sonra kendi sitemde paylaşıyordum. Akvaryum.com'da da bu bilgileri paylaşmak faydalı olacaktır.
Hitit 2010-05-05 11:19:32
İlginç bir konu. Aslında bu konu biraz benim uzmanlık alanıma girmekte. "Uzmanlık" sözcüğünü ukalalık olsun diye kullanmadım, psikolojik danışma uzmanı olduğum için bu konuda mesleğim çerçevesinde yorumda bulunmam iyi olur diye düşündüm.
Psikolojide "savunma mekanizmaları" olarak adlandırılan bir konu vardır. Bu konu, psikolojide en sevdiğim konulardan biridir. Nedendir bilmem, eğlenceli bulurum hep. Saçma bulabilirsiniz. Eğlenceli olduğunu düşünmemin nedeni, daha doğrusu ilgimi çekmesinin nedeni, günlük hayatta bu "psikolojik savunma mekanizmaları"nı herkesin (istisnasızdır) kullanıyor oluşudur.
Psikolojik savunma mekanizmaları, bireyin ortama adaptasyonunda ve gelişiminde çok önemli bir yere sahiptir. Zaten kişilik gelişimi ile ilgili en dikkat çekici nokta, sürekliliğinin oluşudur. Yani kişilik gelişimi süreklilik içerisindedir. Bu değişim tüm ömür boyu devam eder. En belirgin olarak değişimlerin olduğu dönemler; bebeklik, çocukluk ve ergenlik dönemleridir.
Kişilikte meydana gelen değişimler, şunlarla birlikte ortaya çıkar:
a- Olgunlaşma
b- Düş kırıklıkları ve üzüntü verici durumlar
c- Kişisel yetersizlikler
Yani bireyin olgunlaşma süreci (tüm yaşamı) içerisinde karşılaştığı engelleyici durumlar ve kişinin bu engellerle mücadelesi, bireyin kişiliğini geliştirir. Bu gelişim içerisinde bireyin egosu, bireyi korumak amacı ile bir takım savunma mekanizmalarına başvurur. Herkes (istisnasız) hayata uyumda bu savunma mekanizmalarından bir tanesini veya birkaç tanesini kullanır.
Yani kısaca kişilik; gelişim ve savunma mekanizmalarının toplamıdır denebilir.
Savunma mekanizmalarının neler olduğuna değinmeden önce "çatışma" kavramından kısaca bahsetmek yerinde olacaktır.
Çatışmayı kısaca şu şekilde tanımlayabiliriz: Bireyin birbirleriyle bağdaşmayan birden çok dürtü nesnesi ile karşılaşmasıdır.
Örnek: Ertesi gün sevdiği bir dersten yazılı sınavı olan ve bu sınava çalışması gereken bir öğrencinin, aynı zamanda çok severek izlediği ve hiçbir bölümünü kaçırmamaya çalıştığı bir dizi filmi de izlemek istemesi... Yani öğrenci ders çalışması gerektiğini biliyor, ders çalışmak da istiyor, ama çalışması gereken saatte de çok sevdiği bir dizi film var. Tanımda da görüldüğü gibi bu durumda iki adet dürtü nesnesi (sınav ve dizi) var. Öğrenci, bu durumda bir çatışma yaşamaktadır.
Bir örnek de hobimizle ilgili olarak verebiliriz: Evinde 500 küsür litrelik bir akvaryum daha kurmak isteyen bir hobicinin bu isteğine ev haklının sıcak bakmaması... Bu durumda da çatışma söz konusudur. Hobici bir yandan 500 küsür litrelik bir akvaryum daha kurmak istemektedir, ancak ev haklı ile gerilim yaşamaktan yana da değildir.
Çatışmalar 3 grupta incelenebilir:
a- Yanaşma-yanaşma: İki ya da daha çok istek yanyana bulunduğunda ve kişi bunlardan birini seçmek zorunda kaldığında ortaya çıkar. Verdiğim ilk örnek (yazılı sınava çalışma zorunluluğu ve sevilen dizi filmi izleme isteği) buna örnek olarak gösterilebilir.
b- Uzaklaşma-uzaklaşma: İki ya da daha çok olumsuz durum karşısında kalmaktır.
c- Yanaşma-uzaklaşma: Bir isteğin hem olumlu, hem olumsuz yanlarının bulunması durumunda ortaya çıkar. Verdiğim ikinci örnek (hobicinin ikinci bir akvaryum kurma isteğine karşılık ev halkının buna sıcak bakmaması) tam olarak bu çatışmaya örnektir.
Belli başlı savunma mekanizmalarını anlatmaya çalışayım. Bunları anlatırken, örneklerin bizler için daha akılda kalıcı olmasını sağlamak için yeri geldiğinde hobimizle ilgili örnekler sunmaya çalışacağım.
Belli başlı savunma mekanizmaları şunlardır:
Bastırma (Repression): Bazı anı ve deneyimlerin bilinçdışına itilmesi ve orada tutulması durumudur. Bilinçdışına itilen ve orada tutulan dürtü, istek, anı ve duyguların bilinç düzeyine çıkması genelde benlik tarafından kabul edilmez. Yani bunlar üstbenlikçe (süperego) yargılanır, yasaklanır ve benliğe acı ve bunaltı veren öğelerdir. Bu nedenle bastırılırlar. Günlük yaşamda dil ve hareket sürçmeleri olarak belirebilir.
Yadsıma (İnkar-Denial): Benlik için tehlikeli olarak algılanan bir gerçeği yok saymak, görmemek, değişik derecelerde oldukça yaygın olarak kullanılan bir ilkel savunma biçimidir. Birçok kusurumuzu, utanç ya da suçluluk doğuran eski deneyimlerimizi bilinç altına itmekle kalmayız. Bunları hiç yaşanmamış gibi de algılayabiliriz. Bir forumdan atılan bir üyenin, o forumu yok sayarak o forumla ilgili hiçbir şey bilmek istememesi gibi...
Yansıtma (Projection): Bazı duyguların, olayların vs dışarıya aktarılması; yansıtılıp dışarıdaymış veya dışarıdan kendisine yöneltiliyormuş gibi algılanmasıdır.
Ödünleme (Compensation): Yetersizlik duyguları sonucunda bir insanın başka bir konuya yoğunlaşarak başarı elde etmesi ve yetersiz olduğu alanla ilgili duygularının üstesinden bu şekilde gelmeye çalışmasıdır. Bedensel sakatlığı bulunan bir insanın çok yetkin bir bilim adamı olması, derslerinde başarılı olamayan bir gencin okul takımında kaptan olması gibi...
Yüceltme (Sublimation): Toplum tarafından onaylanmayan ilkel nitelikli dürtü, eğilim ve isteklerin toplumca beğenilen etkinliklere dönüştürülmesidir. Saldırganlık içgüdüleri olması gerekenden daha yoğun olan birinin kasaplık mesleğini seçmesi, cinsel içgüdüleri normalden biraz daha yoğun olan birinin "nü" tarzda resimler çizerek resim dalında beğenilen bir sanatçı olması gibi... Bu durumu akvaryum hobisi kapsamında değerlendirirsek, bazı hobicilerin içlerindeki saldırganlık dürtülerini agresif balıklar (piranha, astronot vs) besleyerek giderdiklerini düşünebiliriz. Bu ifadelerim bir eleştiri olarak algılanmasın, gayet doğal bir şeyden bahsediyorum. İşte bu kısım, forumdaki bu başlıkla ilgili olan durumdur.
Yer Değiştirme (Displacement): Bir dürtü veya duygunun, asıl nesneden bir başka nesneye yöneltilmesidir. Buna en basit örnek; okulda öğretmeninden fırça yiyen -ama sesini çıkartamayan- öğrencinin sınıftaki kendinden zayıf bir öğrenciye sataşmasıdır.
Karşıt Tepki Oluşturma (Reaction-Formation): Bireyin, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek benliğini savunması durumudur. Yani benliğinin kabul etmediği birçok dürtü ve gereksinimleri aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışmasıdır. İçindeki kin ve nefret eğilimlerine karşı aşırı kibar ve aşırı nazik olmaya çalışmak gibi...
Duygusal Soyutlanma (Emotional Insulation): Duygusal ihtiyaçların üzerinin üzerinin kapakla örtülmesi gibi bir şeydir. Örneklerle açıklamak yerinde olacak sanırım. Bireyin diğer insanlardan bağımsızlık kazanarak duygusal ihtiyaçlarının onlar tarafından etkilenmesine karşı önlem almasıdır diyebiliriz. Örneğin; uzun süre cezaevinde kalan kişilerin, engellenmiş olmanın verdiği acıdan korunmak için giderek duygusal bir soyutlanma içine girmeleri ve ertesi günü düşünmeden her günü geldiğince yaşamaları gibi.
Yapma-Bozma (Undoing): Bu mekanizma, bireyin kendisi ve çevresi tarafından onaylanmayacak düşünce ya da davranıştan vazgeçmesi, eğer böyle bir söz ya da eylem dışa vurulmuşsa ortaya çıkan durumu onarmasıyla belirlenir. Günlük hayatta sıkça kullanılır. Örneğin; kusurlu davranışlarımız için özürler dileriz, günahlarımıza karşılık sadakalar veririz.
Dönüştürme (Conversion): Anksiyete (korku, kaygı) yaratabilecek bilinçdışı duyguların bilinç düzeyine erişmesini engelleyebilmek ya da zorlama yaratan çevresel durumlardan kaçabilmek amacıyla ve gerçek bir organik nedeni olmayan bedensel hastalık belirtileri biçiminde ortaya çıkan, nevrotik düzeyde bir savunma mekanizmasıdır. Yani örneğin bedensel bir nedeni olmaksızın çeşitli ağrılardan şikayet etmek gibi... Mesela; akvaryumun olduğu odanın düzenlenmesi için eşim beni ikaz ettiği anda hasta olabilirim, başım ağrıyabilir ve akşama kadar halsiz ve hasta bir şekilde yatabilirim.
Asetizm (Çilecilik-Zahitlik): Genelde ergenlerde görülür. Bu evrede, kişisel veya sosyal baskı ve inhibisyonlardan gerçekten etkilenen bir gençte, cinsel dürtüler dayanılmaz bir kerteye gelince, cinsiyet başta olmak üzere tüm haz verici faaliyetlerden bir el çekme gözlenir.
Fantezi: Fanteziler insan zihni tarafından çatışmaları çözmek, daha doğrusu onlardan kaçmak için yaratılmış yedeklerdir. Bilinçli olanlara "gündüz düşleri" denir. Benim akvaryum konulu resimler çizmem sanırım bu duruma örnek olarak gösterilebilir.
Bahane Bulma (RASYONALİZASYON): Hayal kırıklığı durumunu hafifleten bir mekanizmadır. Birey, kabul görmeyecek durumların yarattığı kaygıyı önlemek ya da ondan kaçınmak için bu mekanizmayı kullanır. Örneğin; forumun kurallarına hiç uymayan ve defalarca bu konudan dolayı uyarılmasına rağmen uymamaya devam eden bir forum üyesi eğer forumdan atılırsa "Zaten doğru dürüst bir foruma da benzemiyordu!" diyebilir.
Özdeşim Kurma: Bireyin başkası gibi duyma, düşünme ve davranma yoluyla onun ulaşmak istediği amaçlara ulaştığını ya da ulaşacağını sanmasıdır. Örneğin; bir çocuk,anne ve babası önemli kişiler olduğu için kendini önemli sanabilir. Ünlü bir sanatçı veya sporcu ile özdeşim kurulabilir, onun gibi davranılmaya çalışılabilir.
Bu verileri, www.psikolojikdanisma.net sitesindeki verilerden faydalanarak akvaryum hobisiyle harmanladıktan sonra kendi sitemde paylaşıyordum. Akvaryum.com'da da bu bilgileri paylaşmak faydalı olacaktır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 11:40
Belirli bir tür balığı bilerek, isteyerek, işin gereğini yaparak yani hakkını vererek besleyen kişilerle o balığı sadece sadece kendi bastırılmış psikolojik sorunlarını kapatmaya yönelik olarak besleyenler ayırt edilmelidir. Bu ayrımı dışarıdan kolayca yapacak kimse (kişi alenen kendini ortaya koymadığı sürece) yoktur.
Türünü bilerek, özel şartlarını yerine getirerek ve sadece görselliği ile hareketliliği hoşuna gittiği için besleyen biri kişi balığın türü nedeniyle bastırılmış saldırganlık eğilimine sahip olarak nitelendirilemez. Keyfi o balığı beslemeyi istemiştir, besler.
Aynı balığı besleyen bir başkası balıkları gerçekten saldırgan duyguları dolayısıyla beslemekte olabilir. Hatta ona canlı hayvan atıp, onun parçalanışını izleyip, videoya çekip paylaşabilir. Ona da niye besliyorsun, niye yem diye canlı hayvan atıyorsun denemez. Doğada da balıklar zaman zaman aynı canlı hayvanları yemektedir. Sonuçta sorun kişidedir. Buna karşılık onun bu sorununa tepkiyi biz veremeyiz. Ailesi ve sosyal çevresi birebir tepki verebilir. Videoyu paylaşması konusu ise onun tercihidir. İzlemezsiniz. Burada paylaşırsa forum kuralları gereği vahşet içeren resim ve videolar yönetim tarafından silinip üye uyarılır. Uyarı üyenin davranışına değil forum kurallarına uymaması nedeniyle olacaktır.
Bizler (yani forumda yönetici olmayanlar) ancak karşımıza çıkan bu tip içerikleri yönetime bildirmek dışında başka bir şey yapamayız.
Forum kuralları dışında kişisel tercih olarak bazı konuları ve uygulamaları etik bulmayabilirsiniz. Bu da sizlerin tercihidir. Herkes birbirine saygılı olduğu sürece doğrular zaman içerisinde yerini bulur.
Bu arada şunu da düşünmek gerekir ki tepki verenler de belki aynı psikolojik durumu farklı şekilde yapıyorlardır. Yukarıda Onur Bey'in yazısında bir bölümde belirttiği detayı paylaşmak istiyorum.
-------------------------------
Karşıt Tepki Oluşturma (Reaction-Formation): Bireyin, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek benliğini savunması durumudur. Yani benliğinin kabul etmediği birçok dürtü ve gereksinimleri aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışmasıdır. İçindeki kin ve nefret eğilimlerine karşı aşırı kibar ve aşırı nazik olmaya çalışmak gibi...
-------------------------------
Tepki veren kişiler belki de burada belirtildiği gibi karşıt tepki ile savunmaya geçiyor olabilir.
NOT: Kimsenin alınmasına ve bana cevap vermesine gerek yok. Kişi hedefleyerek değil konu değerlendirmesi yaparak yazdım. Alınmak iteyen varsa da keyfi bilir. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz der geçerim.
Türünü bilerek, özel şartlarını yerine getirerek ve sadece görselliği ile hareketliliği hoşuna gittiği için besleyen biri kişi balığın türü nedeniyle bastırılmış saldırganlık eğilimine sahip olarak nitelendirilemez. Keyfi o balığı beslemeyi istemiştir, besler.
Aynı balığı besleyen bir başkası balıkları gerçekten saldırgan duyguları dolayısıyla beslemekte olabilir. Hatta ona canlı hayvan atıp, onun parçalanışını izleyip, videoya çekip paylaşabilir. Ona da niye besliyorsun, niye yem diye canlı hayvan atıyorsun denemez. Doğada da balıklar zaman zaman aynı canlı hayvanları yemektedir. Sonuçta sorun kişidedir. Buna karşılık onun bu sorununa tepkiyi biz veremeyiz. Ailesi ve sosyal çevresi birebir tepki verebilir. Videoyu paylaşması konusu ise onun tercihidir. İzlemezsiniz. Burada paylaşırsa forum kuralları gereği vahşet içeren resim ve videolar yönetim tarafından silinip üye uyarılır. Uyarı üyenin davranışına değil forum kurallarına uymaması nedeniyle olacaktır.
Bizler (yani forumda yönetici olmayanlar) ancak karşımıza çıkan bu tip içerikleri yönetime bildirmek dışında başka bir şey yapamayız.
Forum kuralları dışında kişisel tercih olarak bazı konuları ve uygulamaları etik bulmayabilirsiniz. Bu da sizlerin tercihidir. Herkes birbirine saygılı olduğu sürece doğrular zaman içerisinde yerini bulur.
Bu arada şunu da düşünmek gerekir ki tepki verenler de belki aynı psikolojik durumu farklı şekilde yapıyorlardır. Yukarıda Onur Bey'in yazısında bir bölümde belirttiği detayı paylaşmak istiyorum.
-------------------------------
Karşıt Tepki Oluşturma (Reaction-Formation): Bireyin, kendi içindeki bilinçdışı dürtü ve eğilimlerin tam karşıtı tepkiler vererek benliğini savunması durumudur. Yani benliğinin kabul etmediği birçok dürtü ve gereksinimleri aşırı baskıcı, bağnaz, ahlakçı bir tutumla bastırılmaya çalışmasıdır. İçindeki kin ve nefret eğilimlerine karşı aşırı kibar ve aşırı nazik olmaya çalışmak gibi...
-------------------------------
Tepki veren kişiler belki de burada belirtildiği gibi karşıt tepki ile savunmaya geçiyor olabilir.
NOT: Kimsenin alınmasına ve bana cevap vermesine gerek yok. Kişi hedefleyerek değil konu değerlendirmesi yaparak yazdım. Alınmak iteyen varsa da keyfi bilir. Ateş olmayan yerden duman çıkmaz der geçerim.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 12:16
Yukarıdaki pisikolog arkadaşın mesajını çok beğendim.
Ama pirana beslemek konusu biraz fazla zorlanmış. Pirana nihayetinde bir balık. Akvaryumdan atlayıp konu komşuyu ısırmıyor. En agresif balık bile kafesteki muhabbet kuşundan daha az zararlı olabilir bence :)
Ben evde pirana beslemiyorum. Ama iş yerinde beslemeyi düşünüyorum. Ev de beslemem çünki ufak çocuklarım var, misafirim var vs. vs. Güvenemiyorum nolur nolmaz. Ama piranayı agresif bulup besleyenleri analiz etmeyi yanlış buluyorum. Bir kere güzel bir balık hepsi bu.
Pirana besleyenleri, doğaları gereği çocukları ısırıp parçalayan masum köpeklerin, piskopat ve sorumsuz sahipleriyle karıştırmayalım. [piranalara canlı yedirilmesini ne kategoriye girer onu çözemedim ama]
Yine de fikir üretici bir başlık ve konu ama çok abatmamak lazım. Kimse piranadan hastanelik olmadı bildiğim kadarıyla.
Adem TANIŞ 2010-05-05 14:45:44
Ama pirana beslemek konusu biraz fazla zorlanmış. Pirana nihayetinde bir balık. Akvaryumdan atlayıp konu komşuyu ısırmıyor. En agresif balık bile kafesteki muhabbet kuşundan daha az zararlı olabilir bence :)
Ben evde pirana beslemiyorum. Ama iş yerinde beslemeyi düşünüyorum. Ev de beslemem çünki ufak çocuklarım var, misafirim var vs. vs. Güvenemiyorum nolur nolmaz. Ama piranayı agresif bulup besleyenleri analiz etmeyi yanlış buluyorum. Bir kere güzel bir balık hepsi bu.
Pirana besleyenleri, doğaları gereği çocukları ısırıp parçalayan masum köpeklerin, piskopat ve sorumsuz sahipleriyle karıştırmayalım. [piranalara canlı yedirilmesini ne kategoriye girer onu çözemedim ama]
Yine de fikir üretici bir başlık ve konu ama çok abatmamak lazım. Kimse piranadan hastanelik olmadı bildiğim kadarıyla.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 13:29
[QUOTE=yalovali]Yukaridaki pisikolog arkadasin mesajini cok begendim.
Ama pirana beslemek konusu biraz fazla zorlanmis. Pirana nihayetinde bir balık. Akvaryumdan atlayıp konu komşuyu ısırmıyor. En agresif balık bile kafesteki muhabbet kuşundan daha az zararlı olabilir bence :)
Ben evde pirana beslemiyorum. Ama iş yerinde beslemeyi düşünüyorum. Ev de beslemem çünki ufak çocuklarım var, misafirim var vs. vs. Güvenemiyorum nolur nolmaz. Ama piranayı agresif bulup besleyenleri analiz etmeyi yanlış buluyorum. Bi kere güzel bir balık hepsi bu.
Pirana besleyenleri, doğaları gereği cocukları ısırıp parçalayan masum köpeklerin, piskopat ve sorumsuz sahipleriyle karıştırmayalım. [piranalara canli yedirilmesini ne kategoriye girer onu cozemedim ama]
Yine de fikir uretici bir başlık ve konu ama çok abatmamak lazım. Kimse piranadan hastanelik olmadı bildiğim kadarıyla.
[/QUOTE]
Konu zaten piranha konusu değil. Olursa oraya doğru kayarsa diye yukarıda bir hatırlatma mesajı yazmıştım. Çözemediğiniz canlı yedirilmesi konusu iki türlü ele alınabilir. Birisi normal beslenme sürecidir, diğeri ise sadist duyguların tatminidir. Sorun ikincisini yapan ve bunu büyük bir keyifle sunan kişilerin değerlendirmedir. Onu da burada yapmak ne kadar doğrudur, tartışılır.
Ama pirana beslemek konusu biraz fazla zorlanmis. Pirana nihayetinde bir balık. Akvaryumdan atlayıp konu komşuyu ısırmıyor. En agresif balık bile kafesteki muhabbet kuşundan daha az zararlı olabilir bence :)
Ben evde pirana beslemiyorum. Ama iş yerinde beslemeyi düşünüyorum. Ev de beslemem çünki ufak çocuklarım var, misafirim var vs. vs. Güvenemiyorum nolur nolmaz. Ama piranayı agresif bulup besleyenleri analiz etmeyi yanlış buluyorum. Bi kere güzel bir balık hepsi bu.
Pirana besleyenleri, doğaları gereği cocukları ısırıp parçalayan masum köpeklerin, piskopat ve sorumsuz sahipleriyle karıştırmayalım. [piranalara canli yedirilmesini ne kategoriye girer onu cozemedim ama]
Yine de fikir uretici bir başlık ve konu ama çok abatmamak lazım. Kimse piranadan hastanelik olmadı bildiğim kadarıyla.
[/QUOTE]
Konu zaten piranha konusu değil. Olursa oraya doğru kayarsa diye yukarıda bir hatırlatma mesajı yazmıştım. Çözemediğiniz canlı yedirilmesi konusu iki türlü ele alınabilir. Birisi normal beslenme sürecidir, diğeri ise sadist duyguların tatminidir. Sorun ikincisini yapan ve bunu büyük bir keyifle sunan kişilerin değerlendirmedir. Onu da burada yapmak ne kadar doğrudur, tartışılır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 14:23
Piranhalar doğaları gereği saldırgandırlar. Ben yıllar önce, piranha besleyen arkadaşlarımla çok tartışırdım. Tartışmalarımız genelde şu canlı yem konusunda olurdu.
Bu konudaki (piranhalara başka balıkların yem edilmesi konusundaki) kişisel düşüncem özetle şudur:
Akvaryumlarımızda beslediğimiz canlıların ihtiyaçlarını azami ölçülerde karşılamalıyız. Canlının sağlıklı yaşaması için, doğal davranışlarını sergileyebilmesi için tüm ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Piranhalarla ilgili bilgilerim, piranha konusunda çok deneyimi olan arkadaşlarıma göre elbette ki daha sınırlıdır. Ancak benim de piranhalarla ilgili pek çok bilgim var. Akvaryum hobisinde ilgi alanı piranhalar olan arkadaşlara göre bu balıklara bazen canlı yemler vermek gerekiyor. Ya da ölmüş balık yedirmek gerekiyor. Piranha besleyen bazı arkadaşlar, piranhaların akvaryum ortamında doğal davranışlarının körelmemesi için ölmüş bir balığı (genelde alabalık oluyor bu) bir ipe bağlayıp akvaryumda hareket ettirerek piranhaların avcılık içgüdülerini korumalarını sağladıklarını biliyorum. Eğer piranhaların ihtiyaçları bu tür besinlerse, piranha besleyen kişi bu besinleri sağlamak zorundadır.
Burada ortaya iki durum çıkıyor:
1- Sırf akvaryumda bir canlının bir diğerine saldırması için piranha gibi balıklar beslemek mi?
2- Piranhaların sağlıklı olmaları için onlara canlı balık verilmesi mi?
Birinci maddedeki durum, bir önceki iletimde psikoloji bilimiyle açıkladığım durumla ilgilidir. Kişi, içindeki saldırganlık dürtülerini piranha gibi balıkları besleyerek ve canlı balıkları piranhalara yem yapıp karşısında zevkle izleyerek gideriyor olabilir. Hatta bu tür durumları videoya çekiyor ve umuma açık ortamlarda paylaşıyor olabilir. Saldırganlık, insanın doğasında olan bir dürtüdür. Kimi insan avcılık yapar, kimi korku filmleri izler, kimi meslek olarak kasap olur (bunlar genellemedir elbette). Kimi insan da saldırgan canlılara ilgi duyarak içindeki saldırganlık dürtüsünü toplumsal normlara aykırı gelmeyecek şekilde gidermeye çalışır.
İkinci maddedeki durum ise akvaristlikle ilgilidir. Kişi akvaristtir, "zevkler ve renkler tartışılmaz" olgusuyla ilgili olarak piranhalara ilgi duyuyordur. Balıklarının sağlıklı olması için de onlara arada bir canlı balıkları besin olarak veriyordur. Ancak, bu gruptaki kişilerin pek çoğu bu tür durumları videoya çekmez. Videoya çekenler de bunu piranha bakımıyla ilgili eğitsel anlamda kısıtlı olarak paylaşabilir.
"Canlı yem" konusuna kısaca değinmem gerekirse; ben de çeşitli börtü böcekleri balıklarıma (endler, lepistes vs) veriyorum yemeleri için. Sinek, küçük böcekler vs...
Burada bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu da şudur ki piranhalara Japon balığı gibi balıkların verilmesi konusunun "piranhaların doğadaki gibil beslenmesi" ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü piranhaların doğal ortamlarında Japon balıkları bulunmaz. Piranhaları gerçekten doğadaki gibi beslemek isteyen kişi onlara ölmüş kuşlar, Amazon havzasında yaşayan bazı balıklar (diskus, melek, çeşitli tetralar vs) verirse o zaman balık "doğal beslenmiş" olur. Eh, bu da olabilecek bir durum değildir. Yani piranhalarını diskus veya çeşitli tetralarla besleyen biri hiç duymadım. Burada bir diğer önemli nokta da şudur; akvaryum kapalı bir ortamdır. Doğadaki "av-avcı ilişkisi" akvaryum ortamında mümkün değildir. Av olan canlı, avcı konumundaki canlıdan doğada kurtulup kaçabilir. Ancak akvaryum ortamında av olan canlının böyle bir şansı yoktur. Ve akvaryumda piranhalara başka balıkları yem olarak vermekle "doğal bir akvaryum sistemi" oluşturduğunu düşünen arkadaşların dikkate alması gereken bir nokta da; piranhalarla beslenen canlıları akvaryumlarına sokamayacaklarıdır. Yani piranhalarla beslenen canlılar teoride ya da pratikte akvaryumlarda pek bulundurulamıyor.
Sonuçta akvaryum doğa değildir. İnsan eliyle yapılmış doğa taklidi bir ortamdır.
Sonuç olarak @kgurkan arkadaşımın yukarıdaki düşüncelerine katılıyorum. Bu konu iki türlü ele alınabilecek bir konudur.
Bu konudaki (piranhalara başka balıkların yem edilmesi konusundaki) kişisel düşüncem özetle şudur:
Akvaryumlarımızda beslediğimiz canlıların ihtiyaçlarını azami ölçülerde karşılamalıyız. Canlının sağlıklı yaşaması için, doğal davranışlarını sergileyebilmesi için tüm ihtiyaçlarını karşılamalıyız. Piranhalarla ilgili bilgilerim, piranha konusunda çok deneyimi olan arkadaşlarıma göre elbette ki daha sınırlıdır. Ancak benim de piranhalarla ilgili pek çok bilgim var. Akvaryum hobisinde ilgi alanı piranhalar olan arkadaşlara göre bu balıklara bazen canlı yemler vermek gerekiyor. Ya da ölmüş balık yedirmek gerekiyor. Piranha besleyen bazı arkadaşlar, piranhaların akvaryum ortamında doğal davranışlarının körelmemesi için ölmüş bir balığı (genelde alabalık oluyor bu) bir ipe bağlayıp akvaryumda hareket ettirerek piranhaların avcılık içgüdülerini korumalarını sağladıklarını biliyorum. Eğer piranhaların ihtiyaçları bu tür besinlerse, piranha besleyen kişi bu besinleri sağlamak zorundadır.
Burada ortaya iki durum çıkıyor:
1- Sırf akvaryumda bir canlının bir diğerine saldırması için piranha gibi balıklar beslemek mi?
2- Piranhaların sağlıklı olmaları için onlara canlı balık verilmesi mi?
Birinci maddedeki durum, bir önceki iletimde psikoloji bilimiyle açıkladığım durumla ilgilidir. Kişi, içindeki saldırganlık dürtülerini piranha gibi balıkları besleyerek ve canlı balıkları piranhalara yem yapıp karşısında zevkle izleyerek gideriyor olabilir. Hatta bu tür durumları videoya çekiyor ve umuma açık ortamlarda paylaşıyor olabilir. Saldırganlık, insanın doğasında olan bir dürtüdür. Kimi insan avcılık yapar, kimi korku filmleri izler, kimi meslek olarak kasap olur (bunlar genellemedir elbette). Kimi insan da saldırgan canlılara ilgi duyarak içindeki saldırganlık dürtüsünü toplumsal normlara aykırı gelmeyecek şekilde gidermeye çalışır.
İkinci maddedeki durum ise akvaristlikle ilgilidir. Kişi akvaristtir, "zevkler ve renkler tartışılmaz" olgusuyla ilgili olarak piranhalara ilgi duyuyordur. Balıklarının sağlıklı olması için de onlara arada bir canlı balıkları besin olarak veriyordur. Ancak, bu gruptaki kişilerin pek çoğu bu tür durumları videoya çekmez. Videoya çekenler de bunu piranha bakımıyla ilgili eğitsel anlamda kısıtlı olarak paylaşabilir.
"Canlı yem" konusuna kısaca değinmem gerekirse; ben de çeşitli börtü böcekleri balıklarıma (endler, lepistes vs) veriyorum yemeleri için. Sinek, küçük böcekler vs...
Burada bahsetmeden geçemeyeceğim bir konu da şudur ki piranhalara Japon balığı gibi balıkların verilmesi konusunun "piranhaların doğadaki gibil beslenmesi" ile bir ilgisi olduğunu düşünmüyorum. Çünkü piranhaların doğal ortamlarında Japon balıkları bulunmaz. Piranhaları gerçekten doğadaki gibi beslemek isteyen kişi onlara ölmüş kuşlar, Amazon havzasında yaşayan bazı balıklar (diskus, melek, çeşitli tetralar vs) verirse o zaman balık "doğal beslenmiş" olur. Eh, bu da olabilecek bir durum değildir. Yani piranhalarını diskus veya çeşitli tetralarla besleyen biri hiç duymadım. Burada bir diğer önemli nokta da şudur; akvaryum kapalı bir ortamdır. Doğadaki "av-avcı ilişkisi" akvaryum ortamında mümkün değildir. Av olan canlı, avcı konumundaki canlıdan doğada kurtulup kaçabilir. Ancak akvaryum ortamında av olan canlının böyle bir şansı yoktur. Ve akvaryumda piranhalara başka balıkları yem olarak vermekle "doğal bir akvaryum sistemi" oluşturduğunu düşünen arkadaşların dikkate alması gereken bir nokta da; piranhalarla beslenen canlıları akvaryumlarına sokamayacaklarıdır. Yani piranhalarla beslenen canlılar teoride ya da pratikte akvaryumlarda pek bulundurulamıyor.
Sonuçta akvaryum doğa değildir. İnsan eliyle yapılmış doğa taklidi bir ortamdır.
Sonuç olarak @kgurkan arkadaşımın yukarıdaki düşüncelerine katılıyorum. Bu konu iki türlü ele alınabilecek bir konudur.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 14:51
[quote=Hitit]...Amazon havzasında yaşayan bazı balıklar (diskus, melek, çeşitli tetralar vs) verirse o zaman balık "doğal beslenmiş" olur...[/quote]
Onur Bey,
Yazınızda katılmadığım bir nokta oldu. Onu da hemen alıntı yaparak paylaşmak istiyorum. Doğada her ne kadar piranhalar ve belirttiğiniz balıklar amazonda yaşasa da aynı kollarda değillerdir. Dolayısıyla fazla denk gelmezler. Hele ki tetralar çok ufak ve hızlı olduklarından piranhaların besinleri arasında yer almazlar. En önemli besinler suya düşen yavru kuşlar, çeşitli kemirgenler ve yılanlar, büyük balıklar, yanlışlıkla suya giren büyük baş hayvanlar ile kırk yılda bir denk gelebilecek bir durum olarak insanlardır. Doğada bile bu balıklar direk saldırmazlar. Bilinene göre bir parça korkaktırlar. Sürü lideri olan balık(lar) bir ön girişimde bulunur. Ardından diğerleri saldırır.
Youtube da cariba'larla ilgili belgesel tanıtım videolarında sürünün ortasında elle yem yediren ve bellerine kadar suya giren çekim ekiplerinin görüntülerini izledim.
Yine hatırlatmak isterim ki konuyu piranhaya kaydırmamamız daha doğru olur.
Astronot'a, arowana'ya ufak canlı balık atanlar da aynı gruptadırlar. Ona bakarsa sizin verdiğiniz börtü böcek, hemen herkesin verdiği su piresi, tubifex gibi canlı yemlerde aynı sınıfa sokulabilir. Ne de olsa canlı bir yem veriliyor.
Sorun yemde değil yemi verenin zihniyetindedir. Yem canlı ya da cansız verilir ve amacı da beslenmedir. Diğer türü herşey farklı ele alınabilir.
Eğer dert canlı yem ve bu balıkların yeme saldırması ise haşlanmış ayıklanmış beyaz mezgit filetosunu veya tavuk göğüs beyaz etini verirken suya kan damlatırım. Yine aynı hesaba gelir. Zihniyet değişmedikten sonra canlı ya da cansız hiç farketmez.
Onur Bey,
Yazınızda katılmadığım bir nokta oldu. Onu da hemen alıntı yaparak paylaşmak istiyorum. Doğada her ne kadar piranhalar ve belirttiğiniz balıklar amazonda yaşasa da aynı kollarda değillerdir. Dolayısıyla fazla denk gelmezler. Hele ki tetralar çok ufak ve hızlı olduklarından piranhaların besinleri arasında yer almazlar. En önemli besinler suya düşen yavru kuşlar, çeşitli kemirgenler ve yılanlar, büyük balıklar, yanlışlıkla suya giren büyük baş hayvanlar ile kırk yılda bir denk gelebilecek bir durum olarak insanlardır. Doğada bile bu balıklar direk saldırmazlar. Bilinene göre bir parça korkaktırlar. Sürü lideri olan balık(lar) bir ön girişimde bulunur. Ardından diğerleri saldırır.
Youtube da cariba'larla ilgili belgesel tanıtım videolarında sürünün ortasında elle yem yediren ve bellerine kadar suya giren çekim ekiplerinin görüntülerini izledim.
Yine hatırlatmak isterim ki konuyu piranhaya kaydırmamamız daha doğru olur.
Astronot'a, arowana'ya ufak canlı balık atanlar da aynı gruptadırlar. Ona bakarsa sizin verdiğiniz börtü böcek, hemen herkesin verdiği su piresi, tubifex gibi canlı yemlerde aynı sınıfa sokulabilir. Ne de olsa canlı bir yem veriliyor.
Sorun yemde değil yemi verenin zihniyetindedir. Yem canlı ya da cansız verilir ve amacı da beslenmedir. Diğer türü herşey farklı ele alınabilir.
Eğer dert canlı yem ve bu balıkların yeme saldırması ise haşlanmış ayıklanmış beyaz mezgit filetosunu veya tavuk göğüs beyaz etini verirken suya kan damlatırım. Yine aynı hesaba gelir. Zihniyet değişmedikten sonra canlı ya da cansız hiç farketmez.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 15:00
Onu örnek olsun diye yazdım. Piranhalarla aynı sularda yaşayan ve çok pahalı olan akvaryum balıkları da var. Eeğer canlı yemler verip videoya çekmek "doğal beslemek" ise piranhalarla aynı sularda yaşayan ve pahalı olan bazı balıkların neden yem yapılmadığını sorguladım sadece. Aynı şekilde, konu doğallık ise (doğanın birebir taklidi ise) piranhaların düşmanları olan bazı canlıları da akvaryumda bulundurmak gerekir ki bu da sanırım çok abes olacaktır.
Hitit 2010-05-05 15:03:10
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 17:55
Konuyu biraz dağıtmaya çalışayım.
Ben akvaryumumda demasoni besliyorum ve gayet agresif balıklar. Akvaryumda sürekli bi itiş kakış sürekli yer değiştirme olayı var sürekli bi kavga ortamı var ama balıklar birbirlerine zarar da vermiyorlar hiç. Ben çok zevkle izliyorum onları yem verirken hepsi beraber yiyor birbirlerinin ağzındaki yemi paylaşıyorlar hemde otçul balıklar am yinede agresifler.
Birazda buraya kayalım et yiyen agresifleri bıraksak acaba benim ot yiyen agresiflerime nasın canlı yem ayarlarım (sonuçta bitkilerde canlıdır.)
Ben akvaryumumda demasoni besliyorum ve gayet agresif balıklar. Akvaryumda sürekli bi itiş kakış sürekli yer değiştirme olayı var sürekli bi kavga ortamı var ama balıklar birbirlerine zarar da vermiyorlar hiç. Ben çok zevkle izliyorum onları yem verirken hepsi beraber yiyor birbirlerinin ağzındaki yemi paylaşıyorlar hemde otçul balıklar am yinede agresifler.
Birazda buraya kayalım et yiyen agresifleri bıraksak acaba benim ot yiyen agresiflerime nasın canlı yem ayarlarım (sonuçta bitkilerde canlıdır.)
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 18:14
Sizin balıklarınıza en iyi canlı yem heralde cabomba veya o tür ince ve yumuşak yapraklara sahip akvaryum bitkileri olacaktır.
Bu arada astronot, piranha gibi türlerin agresifliği avcı karakterlerinden dolayı, demasoni gibi türlerin agresifliği ise bölge edinme karakterlerinden dolayı olduğunu düşünüyorum büyük ölçüde.
Bu arada astronot, piranha gibi türlerin agresifliği avcı karakterlerinden dolayı, demasoni gibi türlerin agresifliği ise bölge edinme karakterlerinden dolayı olduğunu düşünüyorum büyük ölçüde.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 05 Mayıs 2010 20:07
Malavi balıkları da çok agresif oluyor hakikaten. Bir ara bende sarı prensesler ve kennyiler vardı. Kennyiler geçimsizdi. Akvaryumu dar ettiler prenseslere. Sürekli kumları kazıyorlardı. Ben de hepsini bir arkadaşıma vermiştim. :)
Hitit 2010-05-08 01:00:41
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 07 Mayıs 2010 22:21
[QUOTE=kgurkan]Konu ele alınırken "Agresif balıklar" ile "Agresif insanlar" ayrımının iyi yapılması gerekir.
Balıklar sonuçta "biri bana canlı hayvan atsın da onu parçalayayım" diye bir tepki vermiyor. Hele "çekilen videolarda başrol oynayayım" hiç demiyor. Bunları yapanlar insanlardır.
Balıklar sonuçta "biri bana canlı hayvan atsın da onu parçalayayım" diye bir tepki vermiyor. Hele "çekilen videolarda başrol oynayayım" hiç demiyor. Bunları yapanlar insanlardır.
Ona göre yazarken dikkat edilmelidir.
Ayrıca konu direk "Piranha" konusuna dönmeye başladı. Eğer bu yöne dönerek devam ederse ve tepkiler gelirse konunun kilitlenmesi kaçınılmaz olur.
[/QUOTE]
Köksal Bey, konu kilitlemekle pek bir yere varılamayacağını bildiğimiz için ben konudaki kilidi kaldırdım.
Eminim, bu forum üyeleri daha az kural ihlali yaparak tüm konuları münakaşaya döndürmeden tartışmayı da biliyordur.
İş çığrından çıkarsa yönetim gerekeni yapar. Hassasiyetiniz için de teşekkür ederiz.
Saygılar,
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir