Tohumlara saygı
Gönderim Zamanı: 06 Mart 2010 13:15
O kadar yazdım,anlattım ama her zamanki gibi tebrikten başka bir şey göremedim.Ki ben bunların hiçbirini tebrik için yapmıyorum.Burda birinin de çıkıp işte bunu yaptım demesini beklerdim açıkçası.
Evdeki saksıya 20 kadar keçiboynuzu tohumu koyup toprakla karıştırmıştım.İşte ilkbaharın gelmesiyle topraktan çıkan keçiboynuzlarımız.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 06 Mart 2010 14:12
Onuru bu konuda tebrk etmek elde değil.Çünkü birçoğumuz bugünü yaşıyoruz geleceği pekte düşünmüyoruz.Hiç yemedim dediğimiz bir gün bile tek elma yiyiyoruzdur sanırım.Bunların tohumlarını biriktirip kenarda saklasak zamanı geldiğinde ise bunları gezerken çeşitli park veye çimenlik alanlara serpsek sanırım kimse bunu niye yaptın diye sormaz.Ben evde çimlendirmeye çalışıyorum elimden geldiğince herkesin yapması gerektiğine inanıyorum....
Saygılar...
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 06 Mart 2010 17:54
15-16 yaşlarındayken evimizin bahçesin ekmiş olduğum kiraz çekirdeklerden bir dünya ağaç oldu. Ektiğim zamanlarda şuan apartmanımızda oturan çocukların hiç biri yoktu bile. Ama şimdi hem bahçede temiz hava içerisinde koşup oynuyor hemde o ağaçların meyvelerini yiyorlar. Ne mutlu bana.
Onur kardeşimizin bu davranışının öncelikle kendine sonra ailesine,milletine ve vatanına yararlı örnek bir davranış olarka görüyorum. Peki arkadaşlar sizlere bir sorum var. Kaç kişi bu başlık açıldıktan sonra bahara çekirdek toplamaya başladı ?
Mesajımı peygamber efendimiz Hz. Muhammed (s.a.v ) in bir hadisiyle son vermek istiyorum.
" Kıyametin koptuğunu görseniz bile, elinizde bir fidan varsa dikin "
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Mart 2010 19:05
Evet???Yapan oldu mu?Bunun cevabının evet olmasını çok istiyorum ama öyle bir cevap duyabileceğimi sanmıyorum.Lafa gelince bizden çevrecisi,doğaya sahip çıkanı yok!!Ee hani nerde?
Her şeye zaman harcıyorsunuz.Şunu yapmak benim 5 dakikamı aldı.Tohumları koyup ardından günlerce nöbet tutmadım başında.Hiç kimsenin 5 dakikalık zamanı yok mu?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Mart 2010 19:24
Haklısın ne desende Onur .Ben şahsen böyle bir girişimde bulunmadım;diyecem şimdi :zaman yoktu filan,O da olmayacak.Güzel bir girişim seni cani gönülden tebrik etmedende yazımı bitiremedim. DoGaN 2010-03-10 19:26:37
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Mart 2010 19:26
“Elinizde bir ağaç fidanı varsa, kıyamet kopmaya başlasa bile eğer onu
dikecek kadar vaktiniz varsa, mutlaka dikin.” (Buhari : Kahire , S:168)
İşin başka bir boyutu....
İşin başka bir boyutu....
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Mart 2010 19:33
Bir hikaye var,
Bir dağda yangın çıkmış, tüm ormanda yaşayan canlılar yangından kaçarak canlarını kurtarmaya çalışıyormuş. Yangından olabildiğince uzaklaşmaya çalışırlarken sadece bir tek karınca, sırtına bir damla su alıp yangına doğru ilerliyormuş. Kaçan hayvanlardan biri durup, karınca!! ne yapıyorsun kaçıp canını kurtarsana demiş. O sırtındaki bir damla suyla nasıl yangını sömdürmeyi düşünüyorsun?
Karınca cevap vermiş, belki yangını söndüremem ama en azından safım belli olur.
Tamam çekirdekleri atmadık, boş alanlara bir şeyler ekip, yeşillendirmeye çalıştık. Manen içimiz rahat etti. Ben bunu yaptım, sen ne yaptın deme hakkını bulduk belki kendimizde. Peki sonra? Bir ağacın büyüymesi yıllar alır. Bu süre zarfında sizin diktiğiniz tohum belki yeni yeni bir ağaçcık olmaya başlamışken hooop, otopark oldu. Hoop yol geçti. Hoop kaldırım çalışması söktüler. Bu bizim işimiz değil, bunu yapması gereken Devlet. Ormanlık alanları yaratacak, koruyacak. Her yıl otel yapılsın diye kasten yakılan ormanlarımız varken ben yediğim şeftalinin çekirdeğini dur bir gömeyim diye düşünmem malesef
Ben çok karamsar bir tablo çizdim ama malesef, benim bu tür çabaların bir değeri olacağına inancım az. Ancak kendi içinizi rahatlatmaya yarar bence.
Bir dağda yangın çıkmış, tüm ormanda yaşayan canlılar yangından kaçarak canlarını kurtarmaya çalışıyormuş. Yangından olabildiğince uzaklaşmaya çalışırlarken sadece bir tek karınca, sırtına bir damla su alıp yangına doğru ilerliyormuş. Kaçan hayvanlardan biri durup, karınca!! ne yapıyorsun kaçıp canını kurtarsana demiş. O sırtındaki bir damla suyla nasıl yangını sömdürmeyi düşünüyorsun?
Karınca cevap vermiş, belki yangını söndüremem ama en azından safım belli olur.
Tamam çekirdekleri atmadık, boş alanlara bir şeyler ekip, yeşillendirmeye çalıştık. Manen içimiz rahat etti. Ben bunu yaptım, sen ne yaptın deme hakkını bulduk belki kendimizde. Peki sonra? Bir ağacın büyüymesi yıllar alır. Bu süre zarfında sizin diktiğiniz tohum belki yeni yeni bir ağaçcık olmaya başlamışken hooop, otopark oldu. Hoop yol geçti. Hoop kaldırım çalışması söktüler. Bu bizim işimiz değil, bunu yapması gereken Devlet. Ormanlık alanları yaratacak, koruyacak. Her yıl otel yapılsın diye kasten yakılan ormanlarımız varken ben yediğim şeftalinin çekirdeğini dur bir gömeyim diye düşünmem malesef
Ben çok karamsar bir tablo çizdim ama malesef, benim bu tür çabaların bir değeri olacağına inancım az. Ancak kendi içinizi rahatlatmaya yarar bence.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 10 Mart 2010 20:37
2 sene önce Marmaris ile Datça arasındaki inbükü çadır kentiydeydik... O sırada bir yangın çıktı. Orman yanmaya başladı. Ben ve arkadaşım gayri ihtiyari kalabalığın gittiği tarafa doğru gitmeye gitmeye başladık. Bende o sırada çadırkentin videosunu çekiyordum. Nerde kamp yaptığımız felan... Neyse insanlar bir yandan oraya gidiyor bir yandan da cep telefonları ve kayıt cihazları ile video çekiyorlar. Bir yandan da insanlar araçlarını alıp kaçıyor. O sırada bir delikanlı çıktı ve Ne yaptığınızı sanıyorsun yardım edinde yangın büyümeden söndürelim dedi. Utandım kendi adıma. Fotograf makinemi alalı daha 1 hafta olmamıştı. Kapattım şortumun cebine koydum ve başladım yangını söndürmeye uzanan ellerin arasında yerimi aldım. Bu sırada kaçan araçlar yolu apamış, itfaiyenin girmesine engel oluyorlardı. İnsanlar yan yana dizilmiş elden ele kovalarla su taşıyorlardı. Eşimi ve arabamı unuttum arkadaşımla bende su atıyorduk. Bir ara bir baktım en önde su atan kişiler olmuştuk. Helikopterlerde geldi ve yangın büyümeden söndürüldü. Ama bir çok insan kaçmış bir dahada geri dönmemişlerdi.O sırada suyla çok haşır neşir olunca fotograf makinemde sudan zarar görmüş çalışmaz bir hal almıştı. İçimde bir iş yapmanın saadeti ile geldim eşimin yanına. Daha sonra fotograf makinem garanti kapsamında onarıldı. Ama inanın o an içimdeki huzuru ve iş yapma birşeylere yararlı olma duygusunu anlatamam.
Çok severim kızıldereli sözlerini. Çünkü nerdeyse tüm sözleri doğa üzerine....
Çok severim kızıldereli sözlerini. Çünkü nerdeyse tüm sözleri doğa üzerine....
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 13 Haziran 2010 21:36
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 21 Haziran 2010 12:30
Merhaba benim aslında tohumun çimlenmesiyle ilgili bir sorum olacak.Ben önce suya koyuyordum suda çimlenmesi kabugunun kırılması için ama bir sonuç alamıyorum sebebi nedir?Bir erik agacı vardı burda erikleri tam olmadan döküldü ama dibinde bir çekirdek buldum suya koydum fakat bir türlü suda açılmadı çekirdeginin tam gelişmemiş oldugundan mı?
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 23 Ağustos 2010 13:24
Büyük marketlerin soğuk kısımlarında bulunan paketlenmiş meyvelerin çekirdeklerini ekebilirsiniz.Çünkü bunlar soğuk şoklaması geçirmiş oluyor.Mesela kivi çekirdeklerini tek tek ayırıp bir gün suda ısladıktan sonra toprağın üstüne koyun.Yüzeysel olarak karıştırın.İlk gün toprağı iyice sulayın.Daha sonra iki günde bir yüzeysel olarak toprağı ıslatın.Evin gölgelik bir köşesinde bırakırsanız çimlenme gerçekleşir.Güneşe maruz kalırlarsa geç çıkarlar ya da hiç çıkmazlar.Tohumlar takriben 7-10 günde çimlenecektir. unotim123 2010-08-24 07:03:58
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 07 Eylül 2010 03:04
[QUOTE=Kartal77]Onur bey çabanızı ve duyarlılığınızı takdir ediyorum,bu forumu takip eden insanlar zaten belli bir seviyede tabiat sevgisine sahiptir.Ne mutlu size yüzlerce ağacın yetişmesine vesile olmuşsunuz.Benim dikkat çekmek istediğim nokta büyük şehirlerdi sadece.Buralarda bireysel çabalarla sonuç almak neredeyse imkansız,Örgütlü mücadele lazım :)
Neyse bende katkıda bulunayım, işe dolaptaki meyvelerden başlayayım :) Amasya elması bu mevsimde turarmı acaba [/QUOTE]
[QUOTE=Kartal77]Abdullah bey elbette şehirleşme engelenemez,sanayi de öyle.Fakat NewYork da adamlar şehrin göbeğine binlerce dönümlük Central Park yapmış, yada avrupa ülkelerinde her sokakta meyve ağaçlarına rastlamak, yarım saatde ormanlık bir gezi alanına ulaşmak mümkün.Onların ortak aklı ile bizimki neden bu kadar farklı?Yetiştirlime tarzımız mı?Düşünme kabiliyetimiz mi?Dini öğretiler mi?( ki islam dini yeşili korumayı öğütler)
Bizim şehirlerimiz beton yığını,bırakın meyve ağacını, çimen bile görmek zor :) Anadoluda yaşanlar daha şanslı bu konuda,tabi şimdilik!.En azından ayakları toprağa basıyor :)
[/QUOTE] Kartal Bey;
Neyse bende katkıda bulunayım, işe dolaptaki meyvelerden başlayayım :) Amasya elması bu mevsimde turarmı acaba [/QUOTE]
Kartal Bey;
Örgütlü Mücadele için bir link var.
Bu haber; bireylerin tohumlar ile ilgili neler yapabileceği konusunda bir haberdir.Ancak, hafızam beni yanıltmıyorsa, seneler evvel, 5-6 sene rahat vardır, TV de bir haberde meyve ormanlarının kurulması ile ilgili bir haber vardır.Bir doğa derneği/klübü biriktirilen meyve tohumları ile bir orman kurma projesi başlatmıştı.Ancak bu bir tartışmaya da yol açtı.Bazı biyoojik dengelerin de bozulabileceği konusunda da görüş bildirenler ve bu işin kontrollü olması gerektiğini söyleyenler de vardı.
Zaten çok eski bir tartışma olduğundan google da araştırmama rağmen bulamadım.Nasıl neticelendi onu da bilmiyorum.eğer bu başlığı okuyanlar varsa ve konu hakkında bilgisi olanlar varsa, bildiklerini paylaşırsa memnun olurum.
İşte haber : ( Bireysel mücadele için )Ancak içerik bazı sebeplerden dolayı kaybolabilir.İçeriği de akabinde girelim.
Tohumları Toprağa Dikelim
29.Nisan.2010, 13:46
İslâm dinine göre ağaç dikmek, çevreyi yeşillendirmek hayırlı bir iştir, bunu yapana mükafat verilecektir.
29.Nisan.2010, 13:46
İslâm dinine göre ağaç dikmek, çevreyi yeşillendirmek hayırlı bir iştir, bunu yapana mükafat verilecektir.
İslâm dinine göre ağaç dikmek, yeşillendirmek hayırlı bir iştir ve bu hayrı yapana mükafat verilecektir. Meyveli ve meyvesiz ağaçların, ormanların, yeşilliklerin, çeşit çeşit bitkilerin faydaları sayılamayacak kadar çoktur.
Peygamber Efendimiz, “Dikilen ağaçtan alınacak meyve sayısı kadar dikene sevap verilir” buyurmuştur. (Ahmed İbn Hanbel)
Diğer bir hadîs: “Bir ağaçtan insanlar, hayvanlar, kuşlar yararlanırsa, o ağacı diken için sadaka olur.” (Ahmed İbn Hanbel)
Bir kimse bir ağaç dikse, aradan uzun yıllar geçse, adam ölse, ağaç büyüse, gölgesinde biri dinlense ve ferahlansa dikene yine sevap yazılır, mükafat verilir.
Biri, çölleşen, bitki örtüsü tahrip edilen, erozyona uğrayan bir araziyi otlarla, çalılarla, ağaçlarla yeşillendirse yine sevap alır.
Ormanları yakanlar canidir, azap göreceklerdir.
Tarlalarda anız yakmak günahtır.
Aşağıda yazılı altı şeyi yapanlar, öldükten sonra sevap kazanırlar, amel defterleri açık olur:
1. (Dine uygun olan, dine aykırı olmayan) faydalı bir kitap yazan.
2. Bir su kuyusu açan.
3. Bir çeşme yaptıran.
4. Meyve ağacı diken.
5. Bir cami veya mescid yaptıran.
6. Kendisi öldükten sonra, ona dua edecek veya ettirecek sâlih evlat yetiştiren.
Ağaç dikmek de böyledir.
Doğa Gönüllüleri Derneği bir e-mail göndermiş. Metnini aşağıda okuyacaksınız. Bu tavsiyelere uyalım ve meyve çekirdeklerini çöpe değil, uygun ve müsait yerlerde toprağa dikelim. Çok küçük bir zahmet ve külfet ile sevap kazanabiliriz, iyi bir iş yapmış oluruz.
e-mail metni:
Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. Bu sene (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, yeni toprağın bereketinin yüksek olacağı bir yıl.
Yeryüzünün aldığı yağmur oranı 10 yıllık aralıklarda artar. Bu sene (2010) dünyanın periyodik olarak en çok yağmur alan yıllarından biri olacak, yeni toprağın bereketinin yüksek olacağı bir yıl.
Bu nedenle yediğiniz kayısı, şeftali, kiraz, vişne, karpuz, kavun, erik vb. meyvelerin çekirdeklerini lütfen çöpe atmayın, hele çöp poşetlerine ASLA hapsetmeyin. Mümkünse her hangi bir yerde toprağın 10 cm. altına gömün. Üzerine de bir bardak su dökün.
Gömme imkanınız yoksa bir poşette bu çekirdekleri biriktirip yanınıza alın (ya da arabanıza koyun) arsa, tarla, toprak yol kenarı, yamaç gibi toprağı gördüğünüz alanlara bu çekirdeklerinizi savurun, korkmayın bu çevre kirliliği değildir aksine çevre için yeni hayattır. Doğa hemen o yeni çekirdekleri kucaklar ve besler.
Yapacağınız en kötü hareket çekirdekleri poşetlere hapsetmektir! Bunu yapmayın ve yaptırmayın.
Yapılan çalışmalarda doğaya başıboş atılan ya da dikilen bu çekirdeklerin en az yarısının yeşerip ağaç veya bitki olduğu kanıtlanmış.
En büyük israflardan birisi meyve çekirdeklerinin çöpe atılması, ülkemiz adına küçümsenemeyecek büyük bir servet ziyan ediliyor.
Daha yeşil bir ülke için, daha temiz hava için, toprak kaymasını önlemek ve yeni nesillerimize yeşil bir dünya bırakmak için hep birlikte elimizden geldiğince meyve çekirdeği gömelim, savuralım, fırlatalım...
Bu uygulama TEMA tarafından başlatıldı ve bilinçli toplum olarak bizlerin desteklerini bekliyor. Doğaya yardım etmek, gelecekte etrafımızı saracak beton ve gökdelenlerden alamayacağımız oksijeni karşılamak için bu çekirdeklerden çıkacak ağaçlara ihtiyacımız olacaktır.
Çöpe atmadığınız her çekirdek için şimdiden teşekkürler. Doğa Gönüllüleri Derneği (LÜTFEN BU YAZIYI TÜM DOSTLARIMIZLA PAYLAŞALIM)
haberkalem.com - R. Ercan BİTİKÇİOĞLU - 29 Nisan 2010 Perşembe
[QUOTE=Kartal77]Abdullah bey elbette şehirleşme engelenemez,sanayi de öyle.Fakat NewYork da adamlar şehrin göbeğine binlerce dönümlük Central Park yapmış, yada avrupa ülkelerinde her sokakta meyve ağaçlarına rastlamak, yarım saatde ormanlık bir gezi alanına ulaşmak mümkün.Onların ortak aklı ile bizimki neden bu kadar farklı?Yetiştirlime tarzımız mı?Düşünme kabiliyetimiz mi?Dini öğretiler mi?( ki islam dini yeşili korumayı öğütler)
Bizim şehirlerimiz beton yığını,bırakın meyve ağacını, çimen bile görmek zor :) Anadoluda yaşanlar daha şanslı bu konuda,tabi şimdilik!.En azından ayakları toprağa basıyor :)
[/QUOTE] Kartal Bey;
Avrupa da sokaklarda böyle birşey var mı bilmiyorum.Hiç yurt dışına çıkmadım. Biz de de aslında olur da, genellikle insanlarımızda, BÖCEK korkusunda bu tür şeylere pek girişmediğini söyleyebilirim.
-Bu memleketlerde bu meyve ağaçlarını nasıl yetiştiriyorlar?
-Bu memleketlerde bu meyve ağaçlarını nasıl yetiştiriyorlar?
-Böcek olmaması için tedbirler alıyorlar mı? Nasıl tedbir alıyorlar? acaba? Bunu bir araştırmak lazım galiba
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir
Gönderim Zamanı: 30 Kasım 2010 19:48
Merhabalar, uzun zamandır aklımda birtakım tohumları çimlendirip toprakla buluşturmak vardı ancak nasıl yapılacağını bilmiyordum.
İnternette kısa bir araştırmadan sonra ''Çimlenme Engeli'' diye bir şey öğrendim. Bazı tohumlarda bu engel bulunuyormuş. Ayrıca bu engelin de birkaç çeşiti var ve her birinin değişik yöntemleri var. Soğuk katlama, sıcak katlama derken birkaç şey öğrenmeye başladım.
Yine de bütün bunları yapmayı gözüm yemediği için işe kendimce denemeler yaparak başladım.
Önce birkaç elma çekirdeğini toprağa ve birkaçını da suya koyarak işe başladım. Birkaç gün sonra aynı şekilde, birkaç nar çekirdeğini toprağa ve birkaçını da suya koydum.
Bunlardan sonra da bir tür çamın yuvarlak kozalağının içinden çıkan minik tohumları aynı şekilde çimlendirmeye çalıştım.
Toprağa koyduğum tohumlarla ilgili bir fikrim yok ancak, suya koyduklarımdan nar tohumları kabuğu çatlatarak çimlenmeye başladılar. Bunu görünce bu çimlenmeye başlayan nar çekirdeklerinden birini hemen toprakla buluşturdum. Diğerleri hala suda bekliyor.
Umarım tesadüfen de olsa doğru yöntemi bulup bu ağaçlardan birini yetiştirebilirim. İnanın minicik bir tohumun içinden hayat fışkırmasını görmek kadar güzel şeyler azdır.
İnternette kısa bir araştırmadan sonra ''Çimlenme Engeli'' diye bir şey öğrendim. Bazı tohumlarda bu engel bulunuyormuş. Ayrıca bu engelin de birkaç çeşiti var ve her birinin değişik yöntemleri var. Soğuk katlama, sıcak katlama derken birkaç şey öğrenmeye başladım.
Yine de bütün bunları yapmayı gözüm yemediği için işe kendimce denemeler yaparak başladım.
Önce birkaç elma çekirdeğini toprağa ve birkaçını da suya koyarak işe başladım. Birkaç gün sonra aynı şekilde, birkaç nar çekirdeğini toprağa ve birkaçını da suya koydum.
Bunlardan sonra da bir tür çamın yuvarlak kozalağının içinden çıkan minik tohumları aynı şekilde çimlendirmeye çalıştım.
Toprağa koyduğum tohumlarla ilgili bir fikrim yok ancak, suya koyduklarımdan nar tohumları kabuğu çatlatarak çimlenmeye başladılar. Bunu görünce bu çimlenmeye başlayan nar çekirdeklerinden birini hemen toprakla buluşturdum. Diğerleri hala suda bekliyor.
Umarım tesadüfen de olsa doğru yöntemi bulup bu ağaçlardan birini yetiştirebilirim. İnanın minicik bir tohumun içinden hayat fışkırmasını görmek kadar güzel şeyler azdır.
Üye imzalarını sadece giriş yapan üyelerimiz görebilir